İçişleri Bakanlığı'nın resmi verilerine göre, şu anda Türkiye'de 2 milyona yakın Suriyeli mülteci bulunuyor. Ancak kayıt altına alınamayan Suriyeliler de düşünüldüğünde, bu sayının aslında çok daha fazla olabileceği tahmin ediliyor. Suriye'de savaş ortamı ne zaman durulur bilinmez ancak komşu ülkenin vatandaşlarına kucak açan Türkiye'de, git gide ciddi bir Suriyeli nüfusu oluşmaya başladı bile.


Ülkemizdeki mültecilerin durumunu, devletin halihazırda ne tür girişimlerde bulunduğunu öğrenmek için Uluslararası Af Örgütü'nde Mülteci Hakları Koordinatörü Volkan Görendağ ile konuştuk.


"Sunulan imkanlar yeterli değil"

-Suriyeli mültecilerin Türkiye'deki kamplarından büyük şehirlere gelmesinin nedeni nedir?

Büyük şehirlere gelen yüz binlerce Suriyeli mültecinin çok küçük bir bölümü kamplardan gelmektedir. Kampların kapasitesi oldukça sınırlı. Yaklaşık 2 milyon Suriyeli mülteciden sadece 262.000 kişi kamplarda barınabiliyor. Diğer yaklaşık 1.700.000 kişi Türkiye’nin değişik şehirlerine dağılmış durumdalar. Daha kolay iş bulma ümidi ile de büyük şehirleri tercih ediyorlar.

Suriyeliler dışında Afganistan, Irak, İran ve Afrika ülkelerinden gelen mülteciler ise İçişleri Bakanlığı'nın belirlediği şehirlerde ikamet ediyorlar.


-Türkiye'nin Suriyeli mültecilere sunduğu haklar nelerdir?

Suriyeli mültecilerin haklardan yararlanabilmeleri için kayıt olmaları ve geçici koruma kimlik kartına sahip olmaları gerekiyor. Türkiye, geçici koruma yönetmeliği ile sağlık hizmetlerine ücretsiz erişim imkanı sağlamış durumda. Ayrıca eğitim ve sosyal yardıma erişim haklarını da düzenlemiş. Fakat çalışma hakkı bakanlık iznine tabi. Yasal çalışma izni alabilmeleri oldukça zor. Yasal çalışma izni alamadıkları için kayıt dışı çalışmak zorunda kalıyorlar. Bu durum da yaşadıkları şehirlerdeki Türkiye vatandaşları ile bir emek rekabetine girmelerine ve işverenler tarafından emeklerinin sömürüsüne zemin sağlıyor.


-Türkiye'deki Suriyeli nüfusun ne kadarı nüfusa kayıtlı?,

Bakanlığın resmi verilerine göre 1.905.980 Suriye’den gelen mülteci kayıt altına alınmış durumda. Fakat kayıt altına alınmayanlar ile birlikte sayının 2 milyonun üstünde olduğu tahmin ediliyor.


-Söylentilere göre büyük şehirlerde yaşayan mültecilerin bir kısmı kendi ülkelerinde de dilenerek hayatlarını idame ettiriyorlarmış. Bu gerçek mi? Yani burada da dilenmeyi iş haline mi getirdiler?

Bu konuyla ilgili bir araştırma yapıldığını sanmıyorum. En azından benim bilgim yok. Kendi ülkelerinde de dilenmeleri söz konusu olabilir ama Türkiye’de onlara sunulan imkanlar onların dilencilik yapmadan ihtiyaçlarını karşılayarak bir hayat sürmesi için yeterli değil. Bunun bir iş haline getirildiğini iddia etmek için Türkiye’de kendilerine sunulan desteğin yeterliliğine bakmak gerekiyor. Türkiye’deki Suriyelilere ücretsiz sağlık hizmetleri dışında hiçbir hizmet sunulmuyor (barınma, gıda, giyecek, temizlik vs). AFAD bu imkanların kamplarda kalan 262 bin Suriyeliye sunulduğu belirtiyor. Bazı sivil toplum örgütlerinin ve belediyelerin kısmi destekleri olabiliyor ama ihtiyacı olan kişi sayısı oldukça yüksek.



Uluslararası Af Örgütü Mülteci Hakları Koordinatörü Volkan Görendağ


"Ayrımcılık çok yaygın"

-Mültecilerin Türkiye'de kalış süresi gün geçtikçe uzuyor ve anladığımız kadarıyla gelecekte Suriyeliler kendi ülkelerine dönmeyecek. Eğer durum böyleyse mülteciler için oluşturulmuş bir koruma, kalkındırma yasası var mı?

Suriye’deki durumda bir iyileşme olduğunu söylemek zor. Çatışmalar, ölümler ve diğer insan hakları ihlalleri gün geçtikçe artıyor. Durum böyleyken Suriye’den gelen mültecilerin ülkelerine yakın zamanda dönmeleri mümkün gözükmüyor. Çatışmalar sona erse dahi yıllarca Türkiye’de yaşayan ve yaşayacak Suriyelilerin tümünün geri dönmesi de mümkün değil. Dolayısıyla daha kalıcı çözümlerin düşünülmesi gerekiyor. Yasal düzenlemeler bu çözüm politikalarının sadece bir kısmı. Türkiye’de mültecilerin koruma sistemlerini düzenleyen Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu 2014 yılından bu yana yürürlükte. Ayrıca Suriye’den gelen mültecileri kapsayan Geçici Koruma sistemini düzenleyen Geçici Koruma Yönetmeliği de var. Bu yasa ve yönetmelik Suriye’den gelenlerin hak ve yükümlülüklerini düzenliyor. Fakat kalıcı çözüm için yeterli değil.


Daha önce konuştuğum mülteciler eğitim, sağlık haklarının olmadığını söylemişlerdi. Devletin verdiği eğitim kartını seçilmiş okullara gösterseler dahi okula alınmadıklarından dert yanıyorlardı.

Bu konuda yasal düzenlemeler yapıldı. Türkiye’deki mülteciler kayıt altına alınıp kimliklerini aldıktan sonra ücretsiz sağlık hizmetlerinden ve eğitim imkanlarından faydalanabiliyor. Fakat gerçek hayatta birçok engel çıkıyor tabii ki. Özellikle okullara kabul edilmeme veya okulda ayrımcılığa maruz kalma çok yaygın. Pratikte başka bir çok engel de söz konusu. Örneğin çocuklar hayatta kalabilmek için çalışmak zorunda kalıyor. Bu engeller nedeni ile okula giden Suriyeli mülteci çocuk sayısı toplam nüfusla oranlandığında oldukça az.


Kendi dillerinde eğitim alamıyorlar ve birçok haktan yoksun bir nesil yetişiyor. Bunun gelecekte ne gibi etkileri olabilir?

BM yetkililerinin sürekli söz ettikleri “kayıp kuşak” oluşması söz konusu. Yıllarca eğitimden yoksun kalmalarından dolayı eğitimsiz bir kuşak oluşuyor. Ayrıca temel ihtiyaçlarından yoksun kaldıkları için başkaca problemler söz konusu. Hayatta kalabilmek için emek sömürüsüne boyun eğmek zorunda kalıyorlar. Tüm bu süreçte kadınların ve çocukların istismar edilmesi de söz konusu olabiliyor.


Sizce Türkiye'de mültecilere nasıl bir bakış açısıyla yaklaşılıyor?

Türkiye’de mültecilere tek bir bakış açısı yok. “Savaştan kaçan mazlumlar” olduklarını düşünen de var “işimize ekmeğimize ortak olan, bir an önce burayı terk etmeleri gereken kötü kişiler” olduklarını düşünen de var. Hacettepe Üniversitesi'nin konuyla ilgili bir araştırması var belki o daha iyi fikir verebilir.


"Kamplar insan hakları örgütlerine kapalı"

Bilirsiniz sokakta söylenenler genellikle bir süre sonra gerçek hikayelere dönüşür. Mülteciler için organ mafyası ve çocuk kaçırma örgütlerinin kurulduğu söyleniyor. Bu iddanın gerçekliği var mı?

İddiaları sürekli duyuyoruz ama gerçekliği ile ilgili yorum yapacak kadar bir bilgim yok.


Ayrıca kamplarda kalan Suriyeli kadınların fuhuşa zorlandığı, kamp içinde tecavüze uğradığı da söylenenler arasında. Fakat bu doğru mu?

Kamplar insan hakları örgütlerine kapalı. Kamplara giriş imkanı bulamadık şimdiye kadar. Dolayısıyla kamplarda ne olup bittiği ile ilgili çok fazla ver yok. İyi veya kötü koşullarda olup olmadıklarını bile gözlemleme fırsatımız olmadı. Konuyla ilgili iddialar çok sık dile getiriliyor ama doğruluğunu veya yanlışlığını ölçecek kadar özel bir bilgimiz yok ne yazık ki.


Yapılan bir habere göre Ege Denizi açıklarında deniz üzerinde yüzen Suriyeli kimliklerine rastlandığı söyleniyor. İnsan ticareti yapan mafyaların Yunan açıklarında botları patlattığı bu iddalar arasında. Türkiye dışında hangi ülkeler Suriyeli mültecilere kapılarını açtı?

Suriyelilerin %95’i Türkiye, Lübnan, Ürdün, Mısır ve Irak’ta yaşıyor. Kapılarını açan, açmak zorunda kalan ülkeler Suriye’ye komşu bu 5 ülke. ABD, Rusya, Çin, Körfez ülkeleri, Avrupa ülkeleri gibi refah ülkeleri toplam nüfusun sadece %5’ine ev sahipliği yapıyor.


Ülkelerine dönme umudunu kaybeden, Türkiye’de ve diğer sığındıkları ülkelerdeki yaşam koşulları onları Avrupa’ya gitmek için harekete geçiriyor. Türkiye’den Yunanistan adalarına gidebilmek için her gün binlerce insan tehlikeli deniz yolculuğuna çıkıyor. Bu yolculukları kendileri yapamayacağı için tabii ki tacirler aracılığıyla kaçmaya çalışıyorlar. Hem tacirlerin hem de Yunan sahil güvenlik yetkililerinin bir çok kez mültecileri ölümle yüzyüze bırakacak şekilde hareket ettiğini de biliyoruz.


İlerleyen dönemlerde mültecilerin Türkiye'de yaşaması büyük bir sorun haline dönüşebilir mi?

Bu Türkiye’nin göç yönetimi ve göç politikaları ile ilgili bir durum. Eğer doğru yönetilirse sorundan ziyade Türkiye toplumuna katkı sunacak bir sonuç alınabilir. Uyum politikaları ile ilgili birçok uluslararası deneyim var. İnsanların temel ihtiyaçlarına erişimi sağlanıp ekonomik ve sosyal yaşama katkıda bulunma imkanlarının sağlanması gerekiyor.


Türkiye ekonomisi mülteci kabulu için yeterli mi?

Mültecilerin korunması uluslararası bir sorumluluk. Hiçbir ülkenin ekonomisi mülteciler için ideal yeterlilikte değil. Fakat Türkiye diğer komşu ülkelerle kıyaslandığı zaman daha güçlü bir ekonomiye sahip. Şu an Irak, İran, Lübnan, Mısır, savaştan önce Suriye, bazı Afrika ülkeleri yüzbinlerce-milyonlarca mülteciye ev sahipliği yapıyor. Bu ülkelerin de ekonomileri Türkiye’den daha güçlü değil. Mültecilere koruma sağlamak hem hukuki bir sorumluluk hem de insani bir sorumluluk. Türkiye, 70 milyonu aşkın nüfusuyla 2 milyon mültecinin kabulüne yetecek ekonomisi var. Fakat uluslararası camianın yetersiz desteği nedeni ile mültecilere ev sahipliği yapan ülkelerin ekonomileri de zor durumda kalıyor. Türkiye de dahil olmak üzere mültecilere ev sahipliği yapan ülkeler, ekonomisi güçlü ülkeler tarafından daha çok desteklenmeli.



Uluslararası Af Örgütü ne yapar?


Uluslararası Af Örgütü, toplumsal bilinci harekete geçiren kampanyalar düzenleyip, her insanın İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi tarafından kabul edilen insan haklarına ve diğer tüm uluslararası insan hakları standartlarına erişebilmesini sağlamaktır. Bu vizyonun arayışında Uluslararası Af Örgütü'nün misyonu, bu hakların ağır ihlallerini engellemeye ve sonlandırmaya odaklanmış bir şekilde eyleme geçip, araştırmalar gerçekleştirmektir. Uluslararası Af Örgütü'nün istatistik verileri toplaması ve kamuyla paylaşması bu anlamda bilinçlendirici bir güçtür.


Röportaj: Pınar Aksu

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.