Buluşacağımız kafeye güler yüzüyle giriyor Serkan Altunorak. Röportaj boyunca sıcak, samimi ve arkadaş gibi... Oysa kendini anlatmayı çok sevmediğini biliyorum. Çok çalışarak bugünlere geldiğini, yaşadığı talihsiz set kazasından ders çıkarabildiğini, evinde vakit geçirmekten hoşlandığını ve bu meslekteki en büyük hayalinin uluslararası bir kariyer olduğunu anlatıyor sohbetimiz boyunca. Müzik hayatının bir parçası ve birlikte cover'lar yaptığı bir müzik grubu da kurmuş arkadaşlarıyla. Hatta konser bile vermişler. Ancak albüm yapmayı düşünmüyor. O, aynı zamanda bir sanat tutkunu. Ve diyor ki: "Bu hayatta beni bir sanat eseri kadar etkileyen çok az şey var."


Hayat nasıl gidiyor şu ara?

Çok iyi. Bu sene ilk defa sadece dizi yapıyorum. Tek işe konsantre olmak iyi geldi. Muhteşem Yüzyıl'dan sonra 1 yıl ara vermiştim. Dinlendim.


Yeniden ekrandasın. Hikâyede seni ne cezbetti?

Okuduğum işler hep dramdı. Ağır ilişkiler, ağır karakterler, gözyaşları, entrikalar... Senaryoyu okuyup kısa sürede karar verdim. Yönetmenimizle çalışmıştım. Karakteri sevdim, cast da iyiydi. "Hayır" demem için sebep yoktu.


‘Muhteşem Yüzyıl' ağır bir işti ya sonraki ilk işini seçerken zorlandın mı?

Muhteşem Yüzyıl güzel bir sorumluluktu hepimiz için. Bu sorumluluğu iyi taşıdığımızı düşünüyorum ki süreç aynı şekilde devam ediyor, güzel cast yaptılar. Başarılı olacağına eminim, olmasını da canı gönülden istiyorum çünkü o sektörün başarısıdır. Yeni işe karar vermek zor olmadı. Genelde yaptığım işlerin arasına bir sezon ara koyuyorum; biraz uzaklaşmak, kendime uzaktan bakmak için.





Dizideki rolün nasıl? Sanıyorum dizide herkese eşit rol dağılımı var.

Böyle işleri çok seviyorum. Dünyada da artık böyle, projeler tek bir oyuncu üzerinden gitmiyor. İşlerde Voltran'ı oluşturmak gerekiyor. Öyle zenginleşiyor, izlemesi de zevkli oluyor. Tarık bir spor hocası, çocukken mahalledeki kızların oyununa geliyor ve arkadaşı Dilek'e tüm hayatını etkileyecek bir şaka yapıyor. Aradan seneler geçiyor, bir düğünde bir araya geliyorlar. Tarık vicdan azabı duyuyor yaptığı şakadan dolayı. Dilek'in evliliğinde sorunlar var ve hayat onları birleştiriyor. Fakat Dilek, fiziksel efekleri olan bir kız. Seyirci "Bu adam bu kızda ne bulacak?" diye düşünecek. Hikâyenin bu kısmı beni çok ilgilendirdi. Çünkü ilişkilerin sadece fiziksel değerlendirilmesine karşıyım.


Peki çocuklukken başından böyle bir şey geçti mi? Çocukluğuna dair arka plan nasıl?

Kontrollü bir ailem vardı. Özgürdüm ama attığım her adımdan haberdarlardı. Yerinde duramayan bir çocuktum. Mutlu bir çocukluk geçirdim. Harika bir ailem var. Sakindim. Bunların hayatıma olumlu dönüşü oldu. Ben bire bir yaşamadım ama çocuk acımasızlığını bilirim.


Çocukken ilgi alanların nelerdi, nasıl oyunlar kurardın?

Resme meraklıydım. Lego yapardım. Sürekli yoktan var eden oyunları severdim. Arabaları severdim. Kardeşim dünyaya gelince gözüm gibi baktığım arabaları gözümün önünde yerle bir etti. İlk başta çekişmeli, istenmeyen bir şey ama şimdi onsuz bir hayat mümkün değil. Özellikle babamı kaybettikten sonra iki erkek arasında hayatı bölüşme daha başka oluyor.


“Yapmak istediğim daha çok şey var ve çok azına yaklaştım. Uluslar arası kariyer en büyük hayalim. Yaşım çok ilerlemeden kendime fırsat yaratmak istiyorum. Planlarım bunun üzerine kurulu. Ama hayat akıyor...”


Oyuncu olmaya nasıl karar verdin?

Süreç öyle gelişti. Mimarlığı kazandım ama yapmak istediğim şeyin bu olduğuna karar verdim. Babam "Senin için başka bir gelecek düşünmüştük" dedi başta. Ben de "Mutsuz olmayacağım bu benim kararım. Zorluklarıyla da iyilikleriyle de ben mücadele edeceğim" dedim. Gerçekten de hiç pişman olmadım.


Oyunculuğun hayata bakışında, kendini tanımanda ne gibi etkileri oldu?

Sosyal hayatın içindeki kalkanlarımın ne kadar gereksiz olduğunu öğrendim. İster istemez başka bir insana dönüşüyorsun. Ondan sonra hayatım çok değişti. Konservatuarı bitireli 20 yıl olmuş, ilk gençlikten orta yaşa uzanan önemli bir dönem. Bir sürü yanlışım oldu, düştüm kalktım. Ama hepimiz öyle değil miyiz?


Hayatında sert dönemeçler var. Yaşadığın kötü deneyimler sana neler kattı?

Başıma gelen kaza da dahil hiçbirini kötü algılamadım. Kafamda operasyonun izi var, düzelttirme gereği bile duymadım. Onun önemi var. Her yaşadığımız olay dersleriyle bir şey söylüyor. Ben onu dinlemeyi tercih ettim. Karşılaştığım resim bana iyi geldi.


Süreç seni kontrolcü yaptı mı?

Genel olarak öyle bir yapım vardır. Ama şunu da öğrendim ki, sen istediğin kadar bir şeyler yapmak için didin; asla kontrol edemediğin bir şey var. Ona da "hayat" deniyor.


Oyunculuk yaptığın için kendini şanslı hisseder misin yoksa "Bunu zaten hak ettim" mi diyorsun?

Hayatım boyunca gerçekten çok çalıştım. Amerika’dan döndüğümde sektör yeni gelişmeye başlıyordu. Planım hep geri gitmekti ama baktım ki işimi yapıyorum, mutluyum; süreç buraya kadar geldi. Ama benimle başlayan, hâlâ hak ettiği yerde olamayan arkadaşlarım da var. Sektör acımasız. Arkadan gelenler var. Hayatıma doğru insanlar girdi. Biraz kendi şansımı kendim yarattım, yarattığım şansı da iyi kullandığımı düşünüyorum.


Tanındığın için geri plana attığın şeyler var mı hayatta?

Gerçekten öyle bir şey yok. Hâlâ aynı marketten alışveriş yapıyorum, aynı semtte oturuyorum, arkadaşlarım aynı. Sadece mesleğimi yapıyorum. Göz önünde olmanın getirdiği bazı sorumlulukları zaman içinde öğrendim. Sokakta herkes üstüme atlamıyor. Her şey olması gerektiği gibi. Sevilmek güzel bir şey.


Çok düzgün bir profil çizdin. Arkadaşların hangi özelliklerini eleştirir?

Hastalık derecesinde titizim. Dakiğimdir. Dışarıdan öyle görünmem ama eğlenceliyimdir. Yalan dolan sevmem. İnsan ilişkilerinde 100 kredi ile başlarım. Güven en önemli şey.


Kendinde çok uğraşıp değiştirdiğin bir yönün var mı?

Bu kadar detaycı olmak istemezdim. Bazen can sıkıcı olabiliyor. Sette de öyle, başkalarına da karışıyorum, tutamıyorum kendimi.





‘New York’taki seçmelerde İngilizce’yi unuttum’


Resim yapıyor musun?

Evet, defterlerim vardır. Genelde yüz çizerim ya da desen. Ressamları, galerileri takip ederim. Sürreal severim.


Kimleri seviyorsun?

Egon Schiele, Rembrandt, Thomas Cole, Mathew Cerletty.


Sana kimin tablosunu hediye etseler delirirsin?

Instagram’a da koymuştum Thomas Cole. Bu resmi gördüğümde ağlıyordum neredeyse, bu kadar detay olamaz. Bu hayatta beni bir sanat eseri kadar etkileyen çok az şey var.


Sesin güzel, şarkı da güzel söylersin diye tahmin ediyorum...

Evet, 4 arkadaşımla birlikte bir grubumuz var. Geçen yıl boştayken haftada 2 gün şan dersi aldım. Hep hayalimdi. Algıyı dağıtmamak adına hep geri plandaydı. Albüm yapmayacağım ama stüdyoya gidip çalıyoruz, söylüyoruz. Genelde cover yapıyoruz. Hayatımı etkileyen şarkılarla arkadaş grubumuza konser verdik. Çok güzeldi. Başka bir şeymiş.


Heyecanlandın mı?

Anksiyete geçirdim o gün. Hayatımda iki defa olmuştur. Biri New York’taki seçmelerde oldu, İngilizce’yi unutmuştum.


Yağmurlu bir İstanbul gününe eşlik edecek şarkı ne olur senin listende?

Radiohead’den Codex.


Röportaj: Ekin Türkantos

Fotoğraflar: Erdem Şahin

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.