Geçtiğimiz haftasonu Kaos GL Derneği’nin düzenlediği “İnsan Haklarının İzlenmesi İçin Medya Okulu”na ve ardından düzenlenecek 5. Feminist Forum’a katılmak üzere Ankara’daydım.


Kaos GL, 22 yıldır LGBTİ ve insan hakları için mücadele eden bir kuruluş. 1994 yılında önce İnsan Hakları Derneği bünyesinde Gey ve Lezbiyen Hakları Komisyonu olarak ortaya çıkmış, daha sonra çıkardığı “Kaos GL Dergisi” ile LGBTİ (Lezbiyen, Gey, Biseksüel, Transgender, İnterseks) bireylerin ve tüm insanların haklarını savunmaya devam etmiş bir topluluk. Merkezi Ankara’da bulunan Kaos GL, 2005 yılında “Kaos Gey ve Lezbiyen Kültürel Araştırmalar ve Dayanışma Derneği” adı altında dernekleşti.


Kaos GL Dergisi, “Kendi hikayemizi anlatmazsak başka kimse anlatmayacak” şiarıyla yola çıktı. Hala iki ayda bir çıkan Kaos GL dergisi ile ve diğer yayınlarla ve dernek olarak düzenledikleri çeşitli etkinlikler, atölyeler ve eğitimlerle de faaliyetlerine devam ediyorlar. LGBT odaklı yazıları ve güncel haberleri içeren bir yayın organı olma hedefiyle faaliyette olan internet gazetesi ekibi ile ayrıca muhabir ağı eğitimleri de düzenleniyor.


Yıldız Tar, 3 yıldır kaosgl.org internet gazetesinde editör olarak çalışıyor. 10-11 Mart’ta Kaos GL’nin merkezinde düzenlenen Medya Okulu’nda tanıştık. Benim katıldığım oturumda “Medyada ayrımcı dil ve alternatif habercilik” ve röportaj-özel haber teknikleri konularını anlattı ve gazetecilik deneyimlerini bizimle paylaştı. Ertesi günkü Feminist Forum’un yoğun programında da kendisiyle kısa bir söyleşi fırsatımız oldu.



Yıldız Tar 3 yıldır Kaos GL'de çalışıyor ve Medya Okulu projesinde birçok atölyede gazetecilik deneyimlerini paylaşıyor


Konuşmamızın başında eşcinsel ve transların hikayelerinin anlatılmaya değer görülmediğine dikkat çeken Yıldız Tar, bu hikayeleri anlatmak için yola çıkan Kaos GL internet gazetesinde bunu doğru bir biçimde yapmayı önemsediklerini anlattı.



Medyada kullanılan dil değişmeli


Kaos GL 22 yıldır çok hassas bir konuya eğiliyor, LGBTİ haklarından yola çıkarak insan hakları konusuna kafa yoruyor, bu alanlarda farkındalık yaratmaya çalışıyor. Medya Okulu ile de 9 ilde 150’den fazla aktiviste ulaşmış olacaklar. Yıldız Tar’a medya okulunda neleri hedeflediklerini sordum:


“LGBTİ mücadelesinin ürettiği temel evrensel kavramlar ve kimlik adlandırmaları var. Birçok insan bunları bilmiyor veya bilinçli olarak bunları tersinden kullanmayı tercih ediyor. Biz en başta nasıl bir dil kurabiliriz, bununla başlıyoruz.”





Hem ana akım medyada hem de alternatif medya olarak adlandırılan ortamlarda kullanılan dilde ciddi sorunlar olduğuna dikkat çeken Yıldız Tar, şöyle devam etti: “Örneğin bir eşcinsel çok marjinal, çok renkli bir magazin nesnesi olarak yansıtıldığında, kaş yapayım derken göz çıkartılmış oluyor. Bu durum LGBTİ bireylerin hala normal olarak kabul edilmediği, anormal bir kenar süsü, bir iki tık daha almaya yarayacak bir nesne haline dönüştüğü bir ortam yaratıyor. Biz öncelikle bununla ilgili farkındalık yaratmayı amaçlıyoruz.”


“LGBTİ’ler nesneleştirilmeden haberleştirilmeli. Karşında cinsel yönelimi ya da cinsiyet kimliği nedeniyle ayrımcılığa uğrayan bir özne var ve o da bu topraklarda yaşıyor. Aslında bu kadar basit. Bu hikayeyi abartılı farklılıklarla süslemeden, gerçek bir hikaye olarak yansıtmak gerekiyor.”


“Elma armut seçmiyoruz ki!”


Eşcinsel ve translara yönelik önyargıların ve klişelerin de çok can sıkıcı durumlara sebebiyet verebildiğini anlatan Yıldız Tar, bazen medyadan veya farklı yerlerden “bana bir lezbiyen, iki gey, üç trans bulur musunuz” gibi taleplerle karşılaştıklarını anlattı, gülsem mi ağlasam mı bilemedim! “Manavdan elma armut seçmiyoruz ki, karşımızda birçok sıkıntısı, güzel anıları, her şeyiyle bir hayatı olan bir birey var, bir hayat var.”


Kaos GL çalışanlarının sadece bir LGBTİ aktivisti olarak değil, birer gazeteci olarak da sorumluluk alıyor olması da dikkatimi çekti. Ülkemizdeki yaygın (ve yanlış!) habercilik anlayışına neler katmak istediklerini sordum:


“Genel olarak habercilik anlayışı kopyala-yapıştır bir hale geldi, bir yerde bir metin yazılıyor ve aynı metin aynı haliyle her yerde dolaşıma giriyor; bu durum okur için de çok sıkıcı. Biz kendi bulunduğumuz yerden biraz da bunu değiştirmeye çalışıyoruz. İlla bir toplantı, bir uzman görüşü haber olmak zorunda değil, gündelik hayat hikayelerinin de haber değeri vardır. Haber o anı betimlemek de olabilir, haber birinin portresi de olabilir. Haber senin bir yerde kahvaltı ederken kendini çok mutlu hissetmen ve ilk kez ayrımcılığa uğramaman da olabilir. Hep ayrımcılığa uğrayan bir kesim var, biz bu kesimi güçlendirici hikayeler nasıl kurabiliriz, biraz da bunun peşindeyiz.”



Her yıl Haziran ayının sonunda düzenlenen Onur Yürüyüşü'ne onbinlerce kişi katılıyor


"Yalnızca eşcinsel ve transların değil, herkesin hakkını savunuyoruz"


Kaos GL’nin LGBTİ’ler dışında ayrımcılığa uğrayan tüm bireylerin haklarına sahip çıkmayı şiar edinen bir yapısı var. Bu sene 5.’sini düzenledikleri Feminist Forum’da kadın hakları ve toplumsal cinsiyet konuları ele alınıyor. Forumun bu seneki konusu “Politik bir eylem alanı olarak beden” idi. Yıldız Tar’a insan haklarına dair başka ne gibi etkinlikler düzenlediklerini sordum:


“17 Mayıs’ta Uluslararası Homofobi ve Transfobi Karşıtı Buluşma gerçekleştireceğiz. 17 Mayıs ayrıca dünyada eşcinselliğin hastalık kategorisinden çıkarıldığı gün olarak biliniyor. 10 Aralık İnsan Hakları Haftası’nda ise senelerdir ayrımcılığa karşı sempozyum yapıyoruz. Bu sempozyumların konuları her sene değişiyor, geçen yılki sağlıktı mesela. İnsan hakları dediğin alan bütüncül bir şey. Bu da Türkiye’deki ana akım insan hakları hareketlerinin görmemeye çalıştığı bir durum. Senelerdir insan haklarından bahsedilirdi ama ‘ya LGBTİ’lerin hakları?’ dediğimizde şöyle bir burun kıvrılırdı.”


Ama şimdi Kaos GL derneği, LGBTİ’lerin temel haklarından yola çıkarak aslında tüm insanlığın haklarını savunuyor. Kaos GL dergisinin kapağında ilk dikkatimi çeken şey şu slogan olmuştu: “Eşcinsellerin kurtuluşu heteroseksüelleri de özgürleştirecektir.” Bu gerçekten de güçlü bir misyon ve sağlam bir bakış açısı bana kalırsa.


“Kaos GL belki de en çok hapishanelerde okunuyor”


Yıldız Tar da “bizim tek eleştirimiz ‘neden bizi görmüyorsunuz’ değildi” diyerek sözlerine devam ediyor: “Eğer insan haklarından bahsediyorsak, kadının, LGBTİ’lerin, çocukların, mahpusların haklarına da eğilmek zorundayız. Biz bugün mülteci alanında da çalışıyoruz, özellikle İran’dan ve Afganistan’dan, son zamanlarda da Suriye’den gelen LGBTİ mültecilerle çalışmalar yürütüyor. Sağlık ve eğitim konularında da varız. Gündem Çocuk Derneği gibi, birlikte yürüdüğümüz çocuk dernekleri de var. Mahpuslarla çalışan derneklerle de çalışmalarımız var. Mesela bizim Kaos GL dergisinin muhtemelen en çok okunduğu yerlerden biri hapishaneler çünkü biz istendiği taktirde hapishanedekilere ücretsiz yolluyoruz dergimizi.”

“Kahramanlarımla tanıştım”


Bir yandan Feminist Forum’un ikinci oturumu başlayacak, kaçırmak istemiyorum ama Yıldız’la sohbet epey keyifli de gidiyor. Daha sormak istediğim, kendi adıma öğrenmek istediğim bir sürü şey var, zaman kısıtlı. Neyse ki aklımdaki sorulardan biriyle ondan güzel bir ‘kişisel’ hikaye de kapmayı başarıyorum. Kaos GL’nin bugüne dek neleri değiştirdiğini düşündüğünü sorduğumda, derginin onun için ne ifade ettiğini anlattı:


“Ben liseyi Bursa’da okudum. Birçok eşcinsel ya da trans gibi baskı altındaydım, kendi kimliğimin her zaman farkındaydım ama bunu açığa vurabileceğim bir yer yoktu. Bir kitapçıdan gizli gizli Kaos GL dergisi alırdım, eve götüremezdim, parkta okurdum, okuduktan sonra parka bırakır eve dönerdim. Benim gibi bir genç için “yalnız değilim” hissiyatını yaratabilmişti bu. Seneler sonra İstanbul’da üniversiteye gidip de Kaos GL ile tanışınca bu, kahramanlarımla tanışmak gibiydi. Elbette bir süre sonra içeri girince oradakilerin asla kahramanlık mitosuna sığınmadığını görüyorsunuz. Hep birlikte işler yapmaya başladık. Ama o çok bunaldığım zamanlarda iki ayda bir çıkan o derginin tarihini beklemek, gidip almak, satır satır okumak, bunlar bir ritüel gibiydi benim için.”


“Keşke aşk acısı çeksem!”


Yıldız Tar, gençliğinde internetteki forumlarda anlatılanların onu nasıl etkilediğinden de bahsetti: “Kaos’un Gökkuşağı Forumu’nda insanların hikayelerini okurdum. Aşklarını, aşk acılarını anlatırlardı. Düşünsene derdim kendi kendime, bu ülkenin bir yerinde bir eşcinsel diğerine aşık oluyor, güzel bir ilişkileri oluyor, sonra ayrılıp aşk acısı çekiyorlar! Aşk acısı fikri bile hoşuma giderdi çünkü aşık olabileceğin bir alan yok ortada. ‘Acaba bir gün aşık olup aşk acısı çekecek miyim?’ derdim kendi kendime.”


Tabii sonradan aşık olmuş, aşk acısı da çekmiş. “Çekmez olaydım!” deyince kahkaha attık birlikte. O yaşlarda birçok genç aşık olmayı, güzel bir ilişki yaşamayı hayal eder. Düşünün, heteroseksüel aşkı bile kabullenmekte zorlanan bir toplumda bir de eşcinsel aşk hayali kurduğunuzu…



Türkiye'nin pek çok şehrinde LGBTİ örgütleri bir araya geliyor


Kaos GL’nin kendisi için ne ifade ettiğini anlattıktan sonra Türkiye’deki LGBTİ hareketine katkılarını anlatıyor Yıldız Tar. 2000’lerin başında aktivizmle ve LGBTİ hareketiyle ilişkiye geçtiği sırada İstanbul’da LAMBDA, İzmir’de Siyah Pembe Üçgen, Ankara’da Kaos GL’nin aktif olarak mücadele ettiğini hatırlatıyor. “Kaos GL o zamandan beri ‘Homofobiye karşı yerel buluşmalar’ adı altında Türkiye’nin her yerinde etkinlikler yapıyordu. En son geçen yıl 30 küsür şehre gittik. Ve şu anda Türkiye’nin birçok yerinde LGBTİ örgütleri var. Hepsinin tohumu bu etkinliklerle atıldı.”


Kaos GL, ülkedeki ilk LGBTİ örgütlenmelerinden biri olarak, diğer topluluklara da örnek olmayı başarmış bir kuruluş. Yıldız Tar Lambdaistanbul’un da bu alanda çok önemli işler başardığını hatırlatarak diğer örgütlerin de kendi diliyle çeşitli işler yapmaya başlamış olmasını önemli buluyor.


“Aslında senin gibi birçok insanı cesaretlendirmiş olması bile yeterince önemli bir etki aslında” dedim; o da Kaos GL dergisinin Bursa’da yaşadığı yalnızlık hissiyle baş etmesine yardımcı olduğunu ve Lambdaistanbul’un da üniversiteye İstanbul’a gittiği zaman kendini yalnız hissetmemesini sağladığını anlattı.


"Heteroseksüeller üremeyi bırakmadığı sürece, buradayız"


“Ülke git gide muhafazakarlaşıyor, muhafazakar halk da bundan cesaret alıp tacizlerini arttırıyor” dediğimde “Yine de ümit var” diye cevapladı: “Biz çok daha zor zamanlar gördük, bazen bunu unutuyoruz. Geçen yılki onur yürüyüşüne yapılan polis saldırısı artan muhafazakarlığa bir örnek. Nefret suçları, nefret cinayetleri artıyor ve görünür hale geliyor. Ancak madalyonun olumlu kısmında şu var: eşcinseller ve translar artık ‘yatak odasında ne yapıyorsan yap ama benim gözüme gözükme’ diyen muhafazakar anlayışı kabul etmiyorlar.”


“Çoluğuna çocuğuna kötü örnek olmalarından endişe edenler bile var” diye hatırlatıyorum, “Senin çoluğun çocuğun da eşcinsel olabilir ve bu durumda sen ona zulmediyorsundur. Bu anlayışa karşı eşcinsel ve translar artık tabir-i caizse bir kere dolaptan çıktı. Artık beni oraya tekrar hapsedemezsin.”


-Tabir-i caizse öldürmeyen güçlendiriyor diyebilir miyiz?

“Ben şundan çok umutluyum: Biz tarihin başlangıcından beri varız. LGBTİ’nin soyunu kurutmanın tek bir yolu var, heteroseksüellerin üremeyi bırakması.”


-Bu olduğu sürece de siz mücadeleye devam edeceksiniz demek oluyor bu…

“Aynen öyle. Tarihin başlangıcından beri insanlar cinsellikleriyle ya da cinsiyet kimlikleriyle farklı farklı biçimlerde var oldular. Ve böyle bir tarihsellikten gelmek bana güçlü hissettiriyor. İlk yazılı metin Gılgamış destanı, Gılgamış ile Enkidu’nun erkek dostluğu gösteriliyor. Azıcık alt metin okunduğunda orada muazzam bir aşk hikayesi ve aşk acısı olduğu görülüyor. Bu beni güçlendiriyor, 5000 yıl önce yaşanmış ama oradaki aşk ve arzu, kendimi tarihin bir yerinde hissettiriyor.”


Sihirli değnekle olacak iş değil


İnsan hakları mücadelelerine kafa yormaya başladığımdan beri herkese sorduğum bir soru var: “Elinde bir sihirli değnek olsa neyi değiştirirdin?” Çünkü dünyada değişmesini, başka türlü olmasını hayal ettiğim şeyleri hesap ederken, başkalarının neleri değiştirmeye odaklandığını anlamaya çalışırken bu sorunun bana yardımcı olacağını düşünüyordum. Onlarca farklı cevap aldım, Yıldız’ınki de onlardan biriydi. O bana, uzun uzun düşündükten sonra, “herkesin elindeki sihirli değnekleri toplardım” dedi. “Çünkü öyle sihirli değnekle olmuyor o iş. Emekle oluyor, süreçlerden geçerek oluyor. Sihirli değnek algılarını ortadan kaldırınca daha sahici ve gerçek bir hayatımız olurdu diye düşünüyorum.”


Bir sabah uyandığımızda devrim olduğunu göremeyeceğiz belki, cinsiyet eşitliği ve cinsel özgürlük için dünya hiçbir zaman tamamen kusursuz bir yer haline de gelmeyebilir. Ama temel insan hakları ve özgürlükleri için mücadele edenler oldukça, her seferinde biraz daha yaklaşmış olacağız yaşanabilir bir dünya hayalimize. En azından kendi hayatımıza, kendi özgürlüğümüze sahip çıkmış olacağız.


Ankara’dan ayrıldığım gün yaşanan bombalı saldırı olayının da etkisiyle kafam karmakarışık döndüm İstanbul’a ama hala sık sık hatırlatıyorum kendime, daha iyi bir dünya için umut var. Mücadele edenler olduğu sürece, biz mücadele ettikçe umut olacak.



Haber: Duygu İslamoğlu

dislamoglu@hthayat.com

(Fotoğraflar kaosgl.org internet sitesinden alınmıştır)


Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.