Röportaj için Taksim’den Tuzla’daki sete giderken Altın Portakal ödüllü Hakan Yufkacıgil’le ilgili bilgilerim fevkalade sınırlıydı. ‘Uzun Yol’ filmiyle 2013 yılında Antalya Film Festivali’nde en iyi erkek oyuncu seçilmesine ve uzun yıllardır ekranda olmasına rağmen şöhrete pek prim vermeyen 36 yaşındaki aktör, utangaçlığa varan mütevazılığıyla insanı şaşırtıyor. ‘Cesur Yürek’te canlandırdığı İskender karakteri ne kadar sert ve tahammülü zor biriyse, Hakan Yufkacıgil de tam tersi. Her anıyla “Bu kadar yola değdi” dedirten röportajımız sırasında neşesiyle insanın içini açan Yufkacıgil, setin neşesi Milo’yla verdiği pozlarla da gerçek bir hayvansever olduğunu gösterdi.


‘Cesur Yürek’ dizisinde canlandırdığınız İskender nasıl biri?

İskender karanlık bir ailenin veliahdı. Babası Tatar Ahmet mafya babası, annesi de mafyanın içinde büyümüş, maskülenliği çok iyi bilen bir kadın. Dünyaya geliş amacı bile Tatar Ahmet’ten sonra onun yerini devralıp güce sahip olmak. Bunun için yetiştirilmiş bir çocuk. Ailesine özellikle annesine çok düşkün. Bu benim hayatımda da böyle olduğu için oradan çok besleniyorum. Annesi de İskender’e çok düşkün ama babasıyla her erkek çocuğun olduğu gibi baba-oğul gerginlikleri var. Buna rağmen İskender hep daha saygılı olmaya özen gösteriyor. Ama içindeki en büyük olma hırsı İskender’i kibirli hale getiriyor. Bu da onu antipatik yapıyor.


İskender’in aslında normal bir aile hayatı var. Hatta sıradan denebilir...

Günlük hayatlarında sıradan insanlar gibi yaşıyorlar ama Oidipus ile Elektra kompleksi diye bir şey var, erkek çocuklar anneye kız çocuklar da babaya hayranlık duyar. Kız çocuk babanın prensesi, erkek çocuk annenin prensidir. İskender’in yaşadığı da bu.


İskender’in en büyük olma hırsı özünde babasını geçme hırsı mı?

Bir bölümde Tatar Ahmet oğluna “Benim ömrüm yapmak istediklerime vefa etmez” diyordu. Ahmet de aslında çok büyük olmak peşinde ama yaşının buna müsade etmeyeceğini bildiği için bütün misyonu İskender’e yüklüyor. İskender ister istemez babasını geçme hayalinin içerisinde. Bu sadece onun değil babasının ve annesinin de isteği.


Kibri de aileden mi kaynaklanıyor?

Kesinlikle öyle. Yetiştirilmesiyle alakalı. Doğduğu anda veliaht ilan ediliyor. Tek kurtuluşu en büyük olup âleme hükmetmek.


İskender’i babasıyla, annesiyle amcalarıyla, düşmanlarıyla görüyoruz. Hiç arkadaşı yok mu? Neden yalnız?

Hedeflediği şey zirve, en büyük olmak. Normal hayatta da zirvedeki insanlar yalnızdır. Zirve yalnızlığı getirir. İskender en başında bununla baş başa kalıyor.





‘İzleyici için ders niteliğinde’

Peki İskender’in zaafları neler?

En büyük zaafı fazla kibirli. Kendini herkesten üstün görüyor. Fevri bir çocuk, çabuk öfkeleniyor ama çabuk yatışamıyor. Hiçbir şeyi unutmuyor, kindar.


İnsanlar ‘Cesur Yürek’i neden izlemeli?

Hollywood’da gerçekleşen aksiyon filmleri ve dizileri var. Türkiye’de de Cüneyt Aysan, Azan Aksungur ve Kudret Sabancı önderliğinde bu aksiyonu bir mafya projesi altında topluyoruz. ‘Cesur Yürek’ aksiyon sevenler için bulunmaz nimet. Bunun yanında senaryonun gündemi yakından izleyip dış güçlerin oynadıkları kirli oyunları deşifre ederek kamuoyuna sunması izleyici için ders niteliğinde.


Bazen düşmanlar aslında çok iyi dost olabilecek insanlardır. Dizide İskender ve Ömer’in dost olma ihtimali var mı?

Birbirlerini koşulsuz bir şekilde dinleseler anlayacaklar ama İskender fazla kendini beğenmiş. Bencil ve içindeki hırs onun başka insanlarla iletişim kurmasına engel oluyor. Bu yüzden herkesi küçümsüyor. Ömer Korkmaz sevilmeyecek bir adam değil, hepimizin gönlünde taht kuracak bir karakter. Burada çatışmayı çıkaran İskender. İskender’in kendisini toparlaması gerekiyor. Ben İskender’in, Ömer Korkmaz’la birlik olup ülkemiz üzerinde kumpas kuranlara karşı savaş açmasını çok isterim. İskender bu, ne yapacağı belli olmaz.


‘Mahalle kültürüyle büyüdüm’

Karakteri oluştururken size yakın gelen ve zıt olan yönleri nelerdi?

Mahalle kültürüyle büyüyen son nesilim. Sokakta top oynayarak, dizlerim kanayarak büyüdüm ve komşu annelerim vardı. Annem evde olmadığında karnımı doyurabilecek en az 15-20 tane teyzem vardı. Bu yüzden mahalle ve sokak jargonunu iyi bilen bir aileden geliyorum. Bu benim için çok büyük bir artı oldu.


Tiyatro ya da sinema projesi var mı ufukta?

Şimdilik tiyatro yok ama mutlaka yakın bir süreçte olacaktır. Şu an bütün enerjimi, gücümü ‘Cesur Yürek’teki İskender karakteri için kullanıyorum. Dizimiz sezonu bitirdikten sonra mutlaka bir sinema filminde çalışacağım.





‘Şöhret hayatımın merkezinde değil’

Günlük hayatınızda nasıl birisiniz?

En zorlandığım sorular. Çok sıradan bir hayatım var. Parlatmak için bir şeyler söylemek istemiyorum. Sıradan, kendi halinde, kendi kabuğunda yaşayan bir adamım.


Neden daha göz önünde bir hayatı tercih etmiyorsunuz?

Yapanları asla kınamam ama ben tercih etmiyorum. Vapura binen, gerektiğinde metrobüs kullanan biri olmak çok daha keyifli. Bu benim işim. Sabah nasıl herkes işine başlıyorsa ben de sete geliyorum. Ailemin rızkını kazanıyorum. Şöhret, ün bunlar gelip geçici şeyler, yaşadığımız her şey gelip geçici.


İnsanlarda “Oyuncu popüler olmak, ünlü olmak ister” algısı var...

Şu hayatta tüm zahiri kisveler sabun köpüğünden ibarettir. Şöhret hayatımın merkezinde değil. Yapıma uygun bir şey değil. Hiç olmak iyidir. Şimdi oyuncu olmak isteyen arkadaşlarımın en büyük yanılgısı bir an önce şöhret olup ün sahibi olmak istemeleri. Oysa yaptığınız işe karşı ahlaklıysanız o iş sizi mutlaka ödüllendirir. Tabii şöhret olmayı ödül olarak görüyorsanız bilemem.

‘Komediye mesafeli değilim’

Kötü adam olarak sevilince rol peşinizi bırakmaz. Kötü karakterin üzerinize yapışması sizi korkutur mu?

Açıkçası kötü adamın çok dişi olduğunu düşünüyorum. Daha fazla şey yapabiliyorum. Daha çok çalışıyorum. İyi karakterler halkın yadırgayacağı şeyleri yapamaz. Kötü bir karakter burnunu karıştırsa kimse yadırgamaz. Zaten pis herif. Bunu iyi bir karakter yaparsa yadırganabilir. Sektörde iyiye karşı daha keskiniz.


2013 yılında Altın Portakal’da ‘Uzun Yol’ filmindeki performansınzla ‘En İyi Erkek Oyuncu’ ödülünü aldınız. Bir projeyi kabul ederken nelere dikkat edersiniz?

İçime sinen, içinde olmaktan memnuniyet duyacağım işlerde olmak istiyorum. Altın Portakal aldığım işte böyle oldu. Kamyon şoförü çok ilginç geldi. Araba kullanmayı bile doğru düzgün bilmiyordum. Ve o rol için bir kamyon kullanmam gerekiyordu. Film öncesinde kamyon şoförleriyle tanıştım. Onlara film çekeceğimden bahsetmedim. Onlar için sıradan bir insandım. Onların dünyalarını gördüm. Nerelerde yemek yiyorlar, nerelerde mola veriyorlar bunları öğrendim. Kamyon kullanmayı öğrendim. Konuyu bilmek beni heyecanlandırıyor. Toplayabildiğim kadar bilgi toplayıp bunu oyunculuğuma yansıtarak devam etmek istiyorum.


Sizi ekranda hiç komedide görmedik. Mesafeli misiniz yoksa proje mi denk gelmedi?

Komediye mesafeli değilim, şimdilik sakladığım yanım diyelim.




‘İyi niyetin olduğu her hatayı hazmederim’

Instagram’da sizin kişisel hesabınızdan önce fan hesaplarınız çıkıyor. Sosyal medyayı çok kullanmıyor musunuz?

O beni çok mutlu ediyor. Kötü karakter oynadığında herkesin senden nefret etmesini bekliyorsun. Hakan Yufkacıgil fanlarının olması çok keyifli bir şey. O da yaptığım işle alakalı, demek ki bir şeyler yapıyoruz ki insanlar beğeniyor. Instagram ve Twitter’ı röportaj gibi kullanıyorum. Benden küçük kardeşlerimle mesaj içerikli yazılar paylaşıyorum. Çok özelim yok sosyal medyada.


Özel hayatınızı paylaşmayı çok sevmiyorsunuz sanırım.

Bizler öyle ya da böyle göz önünde olan insanlarız, bizleri örnek alan çocuklar, gençler var. Onların ailelerine olan sorumluluktan kaynaklanıyor bu durum.


Tanımadığınız insanların ailelerine karşı sorumluluk duyuyorsunuz, kendi ailenizle durumunuz nedir?

Babamı uzun süre önce kaybettim ama ruhunu her zaman yanımda hissediyorum. Anne kuzusuyum, bunu söylemekten de hiç çekinmiyorum. Annem beyni çok açık bir kadın. Onun düşünceleri benim için çok önemli. Her konuda mutlaka fikrini alırım. Kendi içimden geleni yapsam da sonunda haklı çıktığını görürüm.


Nasıl insanları hayatınızdan uzak tutarsınız?

Hayat zaten bunu yapıyor. Kötü niyetli insanlar benim hayatımda barınamazlar. Sıkılır giderler. İnsan temelli yaşıyorum, bana yeter ki iyi niyet olsun. İyi niyetin olduğu her hatayı hazmederim.


Hayata dair bakış açınız nedir?

Kötülüğe rağmen iyilik, yanlışa rağmen doğru, zorluğa rağmen cesaret, mesafeye rağmen vefa diyebilirim. Yaşadığımız hayat gelip geçici. O yüzden aldığımız her nefes, her an değerli. Öfkenizi sükûnetle yenmeyi başarabilirseniz, ertesi gün ne kadar doğru bir karar verdiğinizi görürsünüz. Kabul ediyorum hayat çok sert, insanlar kendi çıkarları için birilerini harcamaktan çekinmiyorlar. Kâinatın matematiğidir; kınadığın, küçümsediğin ne varsa yaşamadan ölmezsin.





‘Hayvanları çok seviyorum’

Hayvanlarla aranız çok iyi sanırm...

Gerçekten çok seviyorum onları. Ve herkesin sevmesini, korumasını istiyorum. Gandhi’nin çok sevdiğim bir sözüdür: “Bir milletin büyüklüğü ve ahlaki gelişimi, hayvanlarla olan ilişki biçimiyle değerlendirilir.”


Sizin de bir kediniz var. Barınaktan mı aldınz?

Bir arkadaşımın kedisi yavruladı, sahiplendirmek istiyordu.Bana fotoğrafını gösterdi. ‘Bunu bana versene, evin küçük prensi olsun’ dedim. Böylece hayatımıza ortak oldu kedimiz ‘Küçük Prens’.


Röportaj: Neziha Kartal

Fotoğraflar: Hasan Örnekoğlu

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.