Gebze’ye doğru yola çıkıyoruz, ailesinin çiftliğinde Özge Özpirinçci ile buluşacağız. Çünkü bir süre önce bir eşek sahiplendi Özge. O tam bir hayvan dostu. Evinde 2 kedisi, çiftlikte köpekleri var, şimdi bir de eşeği oldu. Twitter’da bir yardım ilanının peşine düşüp Diyarbakır’dan İstanbul’a gelen eşeğe kafayı taktı, eşeğin tedavisi sürerken “Baba hemşerin ve çok zor durumda ona yardım etmek zorundasın” diyerek babasını ikna etti, tedavisi tamamlanan 6 aylık eşeği çiftliğe aldı. Özge her Pazar onu görmeye Gebze’ye gidiyor. Zilli adı verilen eşek, kendini köpek zannettiği için inanılmaz cana yakın. Bizi karşılarken de, bahçede sohbet ederken de bir an olsun burnunu masadan eksik etmedi. Çayımızı kokladı, saçlarımıza dadandı. Boynunda mor yemenisiyle Zilli, yeni evinde çok mutlu. Hayatında ilk kez bir eşek ile tanışan ve ona evini açan Özge de... Geçen sene yoğun çekim trafiğinden sonra biraz durmak ve biriktirdiği kitapları okumak, filmleri izlemek, oyunlara gitmek istiyor. Gündeminde bir tiyatro projesi de var. Zilli’nin de bize katıldığı sohbetimizde Özge ile hayvan sevgisini, doğaya ilgisini ve hayatını konuştuk.



Özge, harika bir şey yaptın ve bir eşek sahiplendin. Önce Zilli’nin hikâyesiyle başlamak istiyorum. Onu ilk ne zaman, nasıl fark ettin?

Bir sabah Twitter’a bakıyordum. Okan Oflaz’ın paylaşımı üzerine, Diyarbakır’da bir barınakta Zilli’nin çekilmiş fotoğraflarını gördüm. Küçük yaşta üzerine çok fazla yük bindirilmiş, eyeri derisini tahriş etmiş, yara olmuş ve kurtlanmış. “Onu getirtmek istiyoruz, 1500 TL’lik bir masrafı var, bağışlarınızı bekliyoruz” gibi bir mesajdı bu. Okan’a “Zilli’nin tüm masraflarını üstlenmek isterim” diye mesaj attım. Babam duyarsa beni öldürür herhalde, böyle şeyler yaptığımda çok kızıyor. Yardımsever olmadığından değil ama benim gibi söz konusu hayvanlar olduğunda şuursuz davranmıyor en azından. Sonra Okan, “Teşekkür ederim ama parayı topladık, onu getiriyoruz” dedi. Ben de geldiğinde tanışma istediğimi söyledim çünkü hayatımda ilk kez bir eşek görecektim. Okan onu İstanbul Üniversitesi Veterinerlik Fakültesi’ndeki arkadaşlarına götürdü. Orada Yunus Emre, Dila ve birkaç arkadaş daha bakımını üstlendiler, bakımın 4 hafta süreceğini sonra nereye götüreceklerini bilmediklerini söylediler. O zaman kafamda burası devreye girdi ve babamı aradım. Babamın izni olmadan böyle bir şey yapamazdım.


“Baba eşek alabilir miyiz?” demek de acayip. Bir kedi, köpek değil neticede...

“Baba hemşerin ve çok zor durumda ona yardım etmek zorundasın” dedim, güldü tabii. İkna ettim bir şekilde. Tedavisi biraz daha uzadı ama 5-6 hafta önce evine geldi.





Buraya gelince çok mutlu olmuştur...

Zilli, arabadan indi ve koşmaya başladı. Hepimiz görür görmez bayıldık ona. Bir anda çiftliğin gözdesi oldu. Burada kalan Züleyha ve Nihat ona çok iyi bakıyor. Biz her Pazar geldiğimizde üzerimize koşuyor. Burada 3-4 tane köpek var, onlarla takıldığı için galiba kendini köpek sanmaya başladı.


Yaraları da iyileşti...

Evet, yaraları geçti. Zilli 6 aylık ve inanılmaz hareketli. Masada sohbet varsa burnunu uzatıyor, illa onunla ilgileneceksin. Sabah 09.00’da çıkıyor ahırdan, akşam 18.00’de giriyor. Gün içinde iki kere besleniyor. Arpa, taze ot, havuç, elma yiyor. Dünyanın en şanslı eşeği bence. Bir kere çok seviliyor.



Eşeği nasıl sevmen gerektiğini biliyor muydun?

6 sene at bindiğim için onlarla ilgili şeyleri biliyorum ama hayatımda ilk kez bir eşekle tanıştım. Aslında nasıl sevmek istiyorsam öyle sevdim. Sadece ısırmamasına dikkat etmen gerekiyor, dişleri çok kuvvetli. Elini hep düz açman gerekiyor. Hiçbir binek hayvanına arkadan çok yaklaşmamak gerekiyor. Çok güzel tepiyor. Köpekler onu sinir ettiğinde nasiplerini alıyorlar.


"Bugüne kadar hayvanlardan hiç zarar görmedim. Geçenlerde babam çocukluk videolarımdan izlettirdi, ilkokul 2’ye gidiyorum ve odamın duvarları hayvan posterleriyle kaplı."


Sanıyorum seni tanıyor, sesine geliyor...

Evet, her geldiğimde koşarak geliyor. Kameraya dayanamıyor, burnunu uzatıyor. Anırmasını umarım duyarsınız, hayatınızda böyle çirkin bir ses duymamışsınızdır. Bu arada eşeklerle ilgili araştırmalar yaptım. Dünyanın en zeki hayvanlarından bir tanesi. Doğu’da özellikle yol yapımında eşekler çok kullanılırmış çünkü bir arazideki en rahat yolu onlar bulurmuş. Duygusal hayvanlar aynı zamanda. Tanımayı bırak, bağlanıyor sana. Ömürleri çok uzun, 20-30 yıl yaşıyorlar. Biz onu burada binek hayvanı olarak kullanmayacağız, yük taşımayacak, özgür bir şekilde doğal ortamında takılacak. Arkadaşlarım onunla tanışmak istiyor. Gerçekten onu bir gün İstanbul’a getirmem lazım, sahilde onunla yürüsem bomba olmaz mı?


Sanırım sokakta gördüğün hayvanları eve almak isteyen biriydin hep. O zaman sizinkiler eşeğe çok şaşırmamıştır.

Tabii ki, hayatım öyle geçti. Şunu düşündüm, Diyarbakır’a dönse yine aynı muameleyi görecekti orada. Çiftliğin satılması gibi bir durum olursa diye B planı yaptım. Yılmaz Erdoğan’ın Köyceğiz’de bir çiftliği var ya, onu keyifli bir anında yakalayıp Zilli’nin videosunu izlettim, herhangi bir durumda çiftliğinin kapılarının açık olduğunu söyledi. Hayatı boyunca sağlıklı, mutlu olması için uğraşacağım. Aslında baktığında ben fazla bir şey yapmadım.





Aracı oldun, evini açtın...

Bütün işi yapan Okan ve Veterinerlik Fakültesi’ndeki arkadaşlar. Onlar orada uyumadan çalışıyor, ne vakalar var duysanız içiniz acır. Hatta şu an bir at taşıma aracı alacaklar, sponsor arıyorlar. Ben de sponsor olacağım ama bitmiyor maalesef. Çevredeki köpekleri bu çiftliğe getirmek istiyoruz ama buradan da sahiplendirmemiz lazım. Babamla “Burayı istasyon gibi kullanalım” dedik. Elbette kime sahiplendireceğiniz önemli.


Atı kontrol etmekle eşek arasında ne fark var?

Boy farkları var her şeyden önce. Ata yaklaşırken ürkebilirsin, bu da saygı duymana sebep oluyor. Eşekler ise hep daha komik hayvanlar olarak görülür. Eşeklerin böyle algılanmasının sebebi kulakları bence. Çok sevimliler! “Eşekler yeterli saygıyı görmüyor” dermişim. Züleyha gelip üşümesin diye üstüne battaniye örttü mesela, gördünüz. Buzda yürürken düşecek diye aklım çıkıyor.


‘Selin Şekerci gözlüm’ diye seviyorum’


Evet, çok hızlı hareket ediyor...

Henüz bebek ama arka ayağını ayrı, ön ayağını ayrı kaldırıyor, çocuk gibi. Kendimi ondan sorumlu hissediyorum. Bu çok güzel bir duygu. Kulakları beni delirtiyor. Hele gözleri... “Selin Şekerci gözlüm” diye seviyorum zaten. Selin’e de söyledim.


Hayvan sevgini ne zaman fark ettin?

Hayvanları hep çok sevdim. Hatırladığım kadarıyla bakmaktan mesul olduğum ilk hayvanlarımız köpeğimiz Kuki, kedimiz Honey’di. Ondan önce ve sonra da bir sürü beslediğimiz evcil hayvanımız oldu. Ama benim sevgim biraz kontrolsüzdür. Çiftliğe küçüklüğümden beri geldiğim için köydeki tehlikeli köpeğe de sarılırdım. Yolda yürürken herhangi bir sokak kedisi veya köpeği gördüğümde mutlaka severim. Bugüne kadar hayvanlardan hiç zarar görmedim. Geçenlerde babam çocukluk videolarımdan izlettirdi, ilkokul 2’ye gidiyorum ve odamın duvarları hayvan posterleriyle kaplı.





Ne güzel...

Ben hiçbir zaman bir şarkıcıya ya da bir oyuncuya hayran olmadım. Bağdat Caddesi’nde bahçeli bir evimiz vardı, bir doğum günümde babam bütün arkadaşlarımı eve çağırmıştı. Bir hayvan mağazası sahibi arkadaşı o gün evin içini hayvanlarla doldurdu. Tabii ki şimdi hayvan mağazalarını hiç onaylamıyorum ama o zaman çok küçüktüm. Gelen çocuklar delirdi. Hatırladığım muhteşem bir anıydı. Kimse birbiriyle oynamadı, herkesin dikkati hayvanlardaydı. Bir de çiftlikte yılan görüp korkmuştum. Babam çok üzüldü ve bir hafta evde yılan besledim. Ben neden korksam ya da hangi hayvana önyargılı yaklaşsam babam bu konuda temelimi hazırladı. Hayvan ve doğa sevgisi açısından da ‘ağaç yaşken eğilir’ lafı çok doğru.

‘Frene basayım, vites boşta kalsın, her an bire takabilirim’


Şu an hayatının hangi dönemindesin?

Şu ara dinginlik modundayım. Komedi oyunculuğu hafife alınıyor ama ben katılmıyorum. İş olarak ters köşe bir şey yapmak istiyorum. Çok güzel senaryolar geldi, okuduklarımdan çok beğendiklerim de oldu ama hepsi birbirine ve özellikle Zeynep karakterine benziyordu. Frene basayım, vites boşta kalsın, her an bire takabilirim ama kendimi dinlemeye başlayayım istiyorum. O kadar yoğunluktan sonra biraz kendinle olmak iyi gelmiştir... Evet, biraz evde vakit geçirmek istiyorum. Burak sete başladı. Senaryosunu okudum, çok beğendim umarım yolları açık olur. Bu sene rekabete girmeyeyim, ertesi sabah reytinglere bakmak zorunda kalmayayım diye düşünüyorum ama tabii hiç belli olmaz biliyorsun bizim durumumuzu. Biraz param var, bir süre yeter bana. Bir önceki işimde de güzel bir ivme yakalamışken bunun keyfini sürmek istiyorum açıkçası. Oyunculuk hayat boyu devam edebileceğin bir meslek, bunun tadını çıkartmak lazım...


Röportaj: Ekin Türkantos

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.