Pascal Mercier’in romanından uyarlanan “Lizbon’a Gece Treni” filmdeki Lizbon’un izleri hâlâ şehrin birçok noktasında. Hem kültürel hem mimari anlamda geçmişine sahip çıkıyor Lizbon. Nobel ödüllü José Saramago içinse bu şehir, “Mırıldanan büyük bir sessizlik sadece...” Bu mırıltıyı işitebilmek, algılayabilmek için en iyi yol yürümek; gerektiğinde kaybolmaktan korkmadan... Zaten insan çok geçmeden Lizbon’un bir yaya cenneti olduğunu anlıyor. İşte iki günlük Lizbon turumun öne çıkan notları...


İlk gün

12.00 Alfama’da zamanı durdurun

Güne, São Jorge Kalesi’yle başlayabilirsiniz. Hatta 28 numaralı antika tramvaya binerek yolu kısaltırken etrafı seyredebilirsiniz. Ben zaten kalenin yakınlarında kaldığımdan o manzaraya defalarca tanık oldum. Neredeyse Ortaçağ’dan kalma labirentimsi sokaklarıyla Alfama zamanın adeta durduğu bir semt. Daracık, dik yokuşlu sokaklarını aşarak tepeye varıp aşağıya kuşbakışı baktığınızda sadece kırmızı damlar ve bembeyaz binalar göreceksiniz. Lizbon’un en güzel mahalleleri bu bölgede.


14.00 Öğle yemeği

Baixa-Chiado bölgesinde şehrin klasiklerinden biri olan A Brasileira tercih edilebilir, ama tabii onun yerine herhangi bir yerel lokantaya girip ızgara sardalya da sipariş edebilirsiniz. Portekiz’e özgü yerel lokantalara “tasca” deniyor.





16.00 Gündelik hayatın izinde...

Tarihi bir tramvaya atlayın ve Lizbon’u keşfe devam edin. Chiado Meydanı, Portekizlileri günlük yaşamlarında izlemek ve alışveriş yapmak için ideal. Lizbon’da hayran kalacağınız pek çok kilise mevcut. En güzellerinden biri de, Largo Trindade Coelho’da yer alan Igreja de SãoRoque. Bu barok şaheseri mutlaka görmelisiniz!


18.00 Sanat meraklılarına

Yöresel sanatlara meraklıysanız National Azulejo Museum size göre. Portekiz ve İspanya’ya özgü bir seramik işleme sanatı olan azulejo’ya adanan bu müzede büyüleyici eserlerle karşılaşacaksınız.


20.00 Tavares’te akşam yemeği

Bica de Sapato şehrin yeni mekanlarından. Oymalı ve varaklı aynaları, avizeleriyle restorandan çok bir sarayın yemek salonuna benzeyen Tavares, şehrin olmazsa olmaz mekanlarından. 18. yüzyıldan beri restoran olarak hizmet veren Tavares, yüzyıllardır aristokrat ailelerin mensuplarını ve devlet adamlarını ağırlıyor. Fransız yemeklerini Portekiz damak tadına göre yorumlayan mekan, uygun fiyatlarıyla da şaşırtıyor.





23.00 Gece başlasın

Sıkı durun, şehrin en ünlü ve popüler gece kulüplerinden biri olan Lux’ın ortaklarından biri John Malkovich. Burada labirent gibi koridorlarla birbirine bağlanan bölümler var. Ana sahneden uzaklaşıp bir tur atacak olursanız her köşede farklı bir dekorla karşılaşabilirsiniz. Mekanın müdavimleri de dünyaca ünlü kişiler.


İkinci gün

11.00 Şehrin en eskisi: Belem

İlk durağınız tarihi Belem. Portekiz’in büyük keşifler dönemini gururla yaşatmaya devam eden, ülkeye has geç gotik mimarisi Manuelin tarzının baskın olduğu Belem bölgesinde, pek çok müze ve modern sanat galerisi bulabilirsiniz. Yorgunluk atmak için önerimizse şehrin en iyilerinden Pasteis de Belem. Pastanenin hikayesi çok ilginç: Heironymite Manastırı’nda yaşayan rahipler, manastıra ek gelir sağlamak için, ellerindeki geleneksel tarifle yiyecekler yapıp satmaya başlarlar. Kısa süre sonra bu tatlı, Pasteis de Belém olarak ünlenir. Bir tavsiye daha: Kekler, marmelatlar, reçeller taptaze bekleyedursun, siz ‘pastel de nata’ denemeden sakın dönmeyin.





12.00 Pharmacia’da şifalı bir mola

Lizbon’da en sevdiğim mekanlardan biri Pharmacia. Eczane Derneği binasındaki mekanın manzarası nefis.


14.00 Biraz da alışveriş

Bölgenin en işlek caddesi aralarında pek çok ünlü markanın dükkanlarının ve gözde kafelerin bulunduğu Rua Agusta. Alışveriş için ideal olan caddede hediyelik eşya dükkanlarına ve geleneksel el sanatlarının satıldığı tezgahlara rastlamak da mümkün. Bu caddede biraz yürüdükten sonra, Portekizliler gibi kıyıda oturup Atlantik Okyanusu’nu seyredin. Eyfel Kulesi’nin mimarı tarafından yapılan ünlü Santa Justa asansörü de bu bölgede. Üstelik bu neo-gotik tarzdaki asansörle şehrin en eğlenceli yerlerinden biri olan Bairro Alto bölgesine geçebilir, yan yana dizili gece kulüpleri ya da Fado tavernalarından biri için rezervasyon yaptırabilirsiniz.


16.00 Okyanus akvaryumu

Lizbon’un en eğlenceli yerlerinden Oceanário yani okyanus akvaryumu. Ailece gittiyseniz ve unutulmaz bir gün geçirmek istiyorsanız mutlaka keşfedin. Bu büyülü akvaryum her yaştan meraklıyı kendine çekiyor.





17.00 Olağanüstü bir manzara için biraz zahmete değer!

Avrupa’nın en batı noktasına ayak basmak isteyenler, Cabo da Rocha’ya gitmeli. Muhteşem bir manzaranın sizi karşılayacağı bu noktada güneşi batırmak büyük keyif. Şehrin en güzel görülebileceği yere Santa Justa asansörüyle çıkılıyor. Asansör kolay da, sonrasında merdiven var. Ama karşınıza öyle muhteşem bir manzara çıkacak ki biraz zahmete değer!


19.00 Rezervasyonsuz asla!

Guilty, şehrin gözde yeni mekanlarından. Yer bulmak zor, önceden rezervasyon yapmalısınız. Yemek sonrası bara dönüşen mekan herkesin uğrak noktası. Guilty’nin hemen arasında yer alan Le Petit Palais ise şehrin en görkemli tasarımına sahip restoranlardan. En azından bir içki için uğrayın.


22:00 Gecenin sonu

Decantante’nin kendine özgü bir tarzı ve havası var. Bunu gelen tiplerden de anlıyorsunuz.


Yazı: Levent Özçelik

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.