Bu yıl Ramazan ayının yaz mevsimine denk gelmesiyle birlikte iftar sonrası tatlı listesinin de en başında hızlıca yerini aldı. Geçmişi Osmanlı dönemine uzanan güllaç, mısır nişastası yufkasının süt ve şekerle ıslatılmasıyla ortaya çıkmış daha sonra gülsuyunun da eklenmesiyle ‘güllü aş’ ismini almış ve zamanla güllaç ismine dönüşmüş.


Ramazan aylarının vazgeçilmezi olan ve adeta bir gelenek haline gelen güllaç, lezzeti ve hafifliğiyle Osmanlı sultanlarının da sofralarından eksik etmediği bir tatlı.


İçerdiği protein ve vitaminlerle uzmanların da tavsiye ettiği güllaç, bağışıklık sistemini güçlendiriyor, içerdiği B ve E vitamini sayesinde stresi azaltıyor ve sakinleştirici özelliği bulunuyor. Oruç ile gün boyu aç kalarak düşen kan şekerini de hafif lezzetiyle birlikte, mideye ağır gelip, zarar vermeden normal seviyesine ulaşmasını sağlıyor.



Lezzetli bir güllaç yapmak içinse bir takım püf noktalarına dikkat etmek gerekiyor.


  • Kullanıma hazır bir şekilde satılan güllaç yapraklarını gün ışığında olmayacak şekilde, rutubetsiz bir ortamda saklayıp, en fazla iki yılda tüketilmeli

  • Hazır güllaç yapraklarını satın almadan önce güllaç yapraklarının ince olmasına dikkat edilmeli

  • Leziz bir güllaç yapmak isteyenler bol süt eşliğinde ve güllaç yapraklarının hava almayacak şekilde üzerine süt ilave etmeli

  • Sütün durunca eski tadını kolayca kaybetmesi ve ilk günkü lezzetinin kalmaması sebebiyle güllacın yapıldığı gün tüketilmesi gerekiyor.




Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.