Enerjiyi korumak

Bazen arkadaşlarımla yazışıyoruz. Bazıları şikâyet etmeyi yaşam felsefesi haline getirmiş, durdurulamaz bir şekilde neredeyse her şeyden şikâyet ediyor. Kendimce bir takım cevaplar veriyorum ama onlar devam ediyorlar anlatmaya, dedim ya varoluşsal bir durum, sanki şikâyet etmeseler eksik kalacaklar.


Halinden şikâyet etmeyi sevenler, her şeye karşı çıkanlar, her şeyi eleştirenler…


Ben de böyleydim bir zamanlar, o yüzden çok iyi anlıyorum. Ne zaman ki bunun enerji kaybı olduğunu fark ettim, vazgeçtim bu huyumdan.


Tabii geçiş bir anda olmadı. İnsan şikâyet etmeyip etmeyip, sonrasında boş bulunup yine söylenmeye başladığında kendini bir tuhaf hissediyor. Sanki bütün gün bir şey yemeyip de iftar vakti ağzıma attığım ilk lokmada “yemesem de olurmuş, yememek ne keyifliymiş” deyişlerim geldi aklıma. İşte yapmamanın büyüsü!


Böyle böyle söylenmemenin keyfini anladıkça, söylenmenin getirdiği iç sıkıntısı, daralma, söyler söylemez kendini kötü hissetme de kendiliğinden kaybolmaya başladı. Şikâyet etmedikçe iyi hissettim, iyi hissettikçe söylenmez oldum.


Sağa sola bakmayıp önümüze bakmayı faydalı buluyorum böyle zamanlarda. Geriye dönüp baktığımda, şu an ülkece, dünyaca yaşadığımız sıkıntılı durumların kendi yaşamımdaki benzer örneklerini bulduğumda şunu fark ettim: Kendimi çaresiz, yardımsız, güvensiz ve gelecekten korkar bulduğum her durumdan kendimi bir işlere vererek çıktım. Belirsiz zamanları en gerekli işlere el atarak geçirdim. El değmemiş yerler, kör noktalar enerjiyi emen unsurlar. Bunların durağan enerjisini insan şöyle bir dürtelediğinde neler olacağını tahmin bile edemiyor. Ne mucizelerle çıktık böyle durumlardan, bir arkadaşımın böyle zamanlardan birinde hatırlattığı gibi “verilen hiçbir emek karşılıksız kalmıyor”.


Yapmayı ne zamandır isteyip de başlayamadığımız şeylere, dünyayı daha güzel bir hale getirmek için elimizden gelenin en iyisini yapacağımız güzel işlere, toplumumuza fayda sağlayacak varoluşlara el atmakta yarar var.


Toplumca yaşadığımız travmayı atlatırken, bizi birbirimize bağlayacak türlü yollar bulacağımıza, güzel işlerde bir araya geleceğimize, insan olmanın ortak paydasında farklılıklarımızdaki aynılığı yakalayıp, farklılığın ne kadar büyük bir zenginlik olduğunu fark ettikçe birbirimize daha sıkı sarılacağımıza inanıyorum.


Louis Proto, kişinin öz- bilinçliliğe kavuşarak özünü gerçekleştirmesini amaçlayan Geştalt yaklaşımını yeniçağ kavramlarıyla harmanladığı “İçinizdeki İnce Siz” adıyla dilimize çevrilmiş kitabına, Gestalt yaklaşımının kurucusu Fritz Perls’in meşhur sözünü anarak başlar:


‘...Gestalt Terapisi’nin kurucusu Fritz Perls’in güzelce betimlediği gibi, bizler “ya sıç ya da lazımlıktan kalk” ilkesine uymamaktayız. Kabız olmuş halimizle, sistemimizi olumsuzluk toksinleriyle zehirlemekte, kara kara düşünerek kendi zihinsel dinginliğimizi, çevremizdeki kişileri suçlayarak da onların zihinsel dinginliklerini bozmaktayız. Enerjimizi yaratıcı bir biçimde kullanacağımıza, onu çarçur etmekteyiz. Tükenmiş durumda, gevşeyemeden ve yaşamın tadını çıkaramadan pillerimizi boşaltmaktayız. Hastalıklara davetiye çıkarmaktayız…’


Bu günlerde kaynaktaki su miktarı az olduğu için sık sık yukarı tırmanıp suyun akışı boyunca temizlik yaptık. Birikintileri temizledik, göllenme olan yerlere eğim vererek suyun ilerlemesini sağladık, küçük küçük, minik minik çoğaldı su, daha güçlü akmaya başladı küçük deremiz.


Enerjimizi korumak için sızıntılara engel olalım, aynı kan gibi, kaybedersek organlarımız beslenemiyor ve bünye kendini arındıramıyor. Sonrasında da o enerjiyi yaratıcı işlere yönlendirelim. Böyle bulacak yolunu su, biz biraz dokunacağız, o gerisini getirecek…


Hayatı, artık üzerimize olmayan giysiler gibi ilmek ilmek söküp, birlikte yepyeni bir yaşam ağını oya gibi ince ince, nazikçe öreceğimiz günlere…

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!
  • Misafir Candan içten / ERDEK teşekkürler güç kaynağı oluyorsunuz. İyi ki varsınız...
    CEVAPLA
  • Misafir Harikasiniz .... Hissettiklerimin güzel anlatmissinz... Teseklür ederim
    CEVAPLA
  • Misafir Yaşadığımız sürecin içsel olarak tercüme edilmesini karşılayan bir yazı. Yürekten sesleniş..
    CEVAPLA
  • Misafir Önerileriniz için teşekkürler
    CEVAPLA
  • Misafir Ayşe hanımcığım sevdi ve SELAMLARIMI gönderiyorum Kaleminize yüreğinize sağlık.
    CEVAPLA
  • Misafir Evet ince ince Oya gibi
    CEVAPLA
  • Misafir Ağzınıza sağlık Hani Montaigne okurken hissettiklerimiz varya şu an o durumdayım. İnsan bazen karşısına çıkan söylemlere şaşıp kalıyor , ya bende aynısını düşünüyorum ama hayatımda ilk kez düşünüyorum ve benim düşüncemi taşıyan başkalarıda varmış ve aynı zamanlarda
    CEVAPLA

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.