Yaşatma günleri…

Buralarda mevsim geçişleri bir anda fark edilebilir hale gelir. Dün ve bugündür sonbahar kendini hissettirdi ışığıyla, esintisiyle…


Sular azaldıkça köyde sulama sırası bekler olduk. Ellerimizi yıkadığımız suyu tuvalete, bulaşıktan çıkan suyu da biriktirip bitkilere, ağaçlara döküyoruz. Suyu daha ekonomik nasıl kullanabiliriz? Bunun kitabını yazacak hale geleceğiz yakında…


Nefes kesen bir sıcak var, hava nemli üstelik, bitkiler su beklerken biz şıpır şıpır terliyoruz. Nemli havanın bitkileri ne kadar mutlu ettiğini bildiğimizden şikâyet etmiyor, serinlemeye çalışıyoruz yelpazeyle, vantilatörle…


Selahattin’in ikinci ameliyatının ertesindeyiz. Sorunlu yerler temizlendikten sonra üç buçuk aydır dinlendirilen bağırsaklar birbirine bağlandı üç buçuk saat süren bir ameliyatla. Bu kez öncekinden de hızlı iyileşiyor Selahattin. Susuzluk bizi kıtlık bilincine sürüklermiş gibi görünse de her şeyin büyüyüp geliştiği bereketli zamanları hayal etmeye devam ediyoruz. Ekip biçme, bitkileri çoğaltma, fidan yetiştirme projeleri havada uçuşuyor. “Yeşil parmak”ın enerjisi yerine geldi çok şükür!


Bugün su günümüz. Sabah yedide gelen su fena değildi, depoya verdik suyu, dokuz buçuk gibi ısınan sular leğenlerde ve kovalarda birikti, öğlen sıcağındaki suyu da ormana verdik, akşamüstü su azaldı, sonra da kesildi! Haydaaa! Sabahtan deponun ne kadarı doldu acaba?


Hemen komşularla telefon trafiği…Suyu sadece bize vermiş olduklarını öğreniyoruz ama bizde az akıyor…. Ameliyattan önce köyün bize daha yakın bir noktasındaki dağıtım havuzuna bağlanmıştık, o sırada yer değiştiren hortumların içinde biriken kireç parçaları dökülüp tıkanıklık yapmış olmalı. İlk fırsatta ekleri söküp tıkanıklığı açmalıyız.


Depoya yönlendirdiğimiz sudan ses gelmiyor. İlk fırsatı bekleyene kadar hemen yakındaki ekleri hava kararmadan açıp tıkanıklık var mı baksak ya…Oğuz’la birlikte gidiyoruz, daha ilk eki açtığımızda su pofffffff diye patlıyor. Kireç parçaları…Temizleyip eki takıyoruz. Diğer eke bakıyoruz…Benzer durum orada da mevcut. Yola devam…Üçüncü eki de temizledikten sonra hortumun ucunu takip ediyoruz. Heyyooo! Su artmış! Neredeyse öncekinin üç katına çıkmış debisi. Kendime bir bardak çay daha koyuyorum. Bir ara içeri giriyorum, bir şırıltı geliyor. Depoya dolan su taşmış bile!…


Şimdi kendime bir duş ısmarlayabilirim.


Banyoda suya dualar ediyorum, onu bize armağan eden yüce sisteme şükranlarımı sunuyorum, suyun varlığını onurlandırıyorum.



“Özledim gece sulamalarını” diyor Selahattin. Geceleri bitkilere yağmurlama yapmaya bayılıyoruz, öyle mutlu oluyorlar ki. Güneşin hükmü geceye teslim olunca insan onların mutluluğunu daha da bir hissediyor.


Biliyorum, yakında yağmurlar yağacak, sular çoğalacak gökte güneşin yayı daha da küçüldükçe. Biz bekliyoruz, orman bekliyor, arılar bekliyor, mavi kuyruklu kertenkele bekliyor, suyun ormana aktığı yerde biten güzelim Venüssaçı*da bekliyor yağmuru.


Bu kadar sıkışmışlıktan ferahlamaya az kaldı.


O zamana kadar toprağı alın teriyle ıslatmaya devam…




*Adiantum capillus-veneris… Bir eğrelti türü




Huh!



Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.