Oğlum, öğretmenim...

Çocukla birlikte yeniden öğreniliyor her şey. İlk başlarda sarılmayı, koklamayı, uyumamayı, kendin için değil, bir başkası için var olmayı öğreniyorsun... Zaman geçiyor. Tek tek kelimeleri öğreniyorsun. “Bu bardak, beyaz bardak” diyerek dilini öğreniyorsun, öğretirken... Sonra daha zor konular geliyor. “Anne ölüm nedir?” diye sorduğunda, uzun bir zaman önce öğrendim sanıp da zihninin bir çekmecesine kaldırdığın, ardından da üzerinde düşünmez olduğun şeyleri çıkarman, incelemen, yeniden kurman ve aktarman gerekiyor...


**


“Anne adalet nedir?”

“Adalet paylaşımla ilgili bir şeydir. Adalet birilerinin diğerlerinden daha avantajlı konumda olmamasıyla, insanlar arası ilişkilerdeki eşitlikle ilgili bir şeydir...”

5 yaşında kolay mı bunu anlamak? Ya 35?


Bazı sorulara sadece cevap vermiş olmak için kaçamak yanıtlar arıyorsun. Bilmediğin de oluyor cevabı. Ya da o soru tetikliyor içindeki bir yarayı. O yaradan azade, o yaranın etkisi altında kalmadan aktarmak istiyorsun çocuğuna. Oysaki her yetişmiş insan, kavramlara atfettiği yaraların toplamından oluşuyor.


**


Bazen unutuyorsun onun bilgi dağarcığının seninki kadar atıl, seninki kadar kendiliğindenlikle örülü olmadığını, açıklamalar yapmadığında eksik kalıyor bazı şeyler. Şunun gibi:


“Montunu giy.”

Bu cümlenin içinde şu bilgiler de var aktarılmamış:


“Artık yaz değil, hava rüzgârlı, mont giyme zamanları geldi, giymezsen üşüme ve hasta olma ihtimalin var.”

Bunları söylemeden (en azından bir kere) çocuğa sadece “Montunu giy” dediğinde karşı çıkabiliyor; çünkü mont ağır; çünkü tişörtle hareket etmek daha kolay; çünkü canı öyle istiyor...


**




Bizim evde bu aralar zaman konusu didikleniyor. Uzay günleri, saatleri, ayları, mevsimleri öğrenme hevesinde. “1 saat vaktin var” dediğimde kısa geliyor ona mesela, şöyle açıkladığımda makul buluyor:

-“Bir saatin içinde 60 dakika var, 60 dakikanın geçmesi demek, 60 kere 60’a kadar saymak demektir.”

- “Anne 35, 60’tan büyüktür değil mi?”


**




Rakamları, hangisinin büyük hangisinin küçük olduğunu öğrenmek kolay değil. Uzay için 20’den büyük bütün rakamlar çok büyükler. Sonra bir de yaş mevzuu var.

- “Dedem 68 yaşında ya, ama o yaşlı değil. Kaç yüz bin yaşında yaşlı olunur anne?”

“Yaşlılık sadece yaşla değil, bedeninin sağlığıyla, içinin mutluluğuyla da ilgili bir şeydir. Bazı insanlar 68 yaşında yaşlı olurlar ama deden hem sağlıklı hem de mutlu olduğu için hâlâ genç.”

- “Sen hiç yaşlanma anne.”


**




Çocuklar, bize bildiğimizi sandıklarımızı yeniden öğretiyorlar, en başından. Ve onlar sayesinde kurtuluyoruz bazen dış dünyanın zorluklarından. Biliyorsun ki eve gideceksin.


Seni karşılayacak, oyun oynamak isteyecek, soracak, gününün bütün kötülüklerini temize çekecek sadece var oluşuyla; seni hem düşünmeye hem de sadeleşmeye zorlayacak... İyi ki; yoksa aksi gerçekten kupkuru bir yaşam olurdu.

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!
  • Misafir öğrenmenin sonu yok...önemli olan öğrendiklerini unutmamak...
    CEVAPLA
  • Misafir :)))))
    CEVAPLA
  • Misafir şahane bir yazı daha damla'dan
    CEVAPLA

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.