Çerezlerin dayanılmaz hafifliği

Aşağıda bahsedeceğim dizileri tek başınıza izleseniz daha iyi olabilir. Grinin Elli Tonu'vari sahneler içerdiklerinden değil, partnerinize ya da yakın dostunuza onları neden izlediğinizi açıklamanın geçerli bir sebebini bulamadığınız için...


Bazı dizileri yıllardır itinayla ve sadakatle izlemeye harcadığım zamanı toplasam, muhtemelen sonuç beni büyük buhranlara uğratır, hayatım hakkında yeniden düşünmeye ve yeni kararlar almaya zorlardı. O yüzden bunu yapmıyorum. Yerine her hafta aynı özen ve dikkatle yayın saatlerini kaçırmamaya, 'kendime has' (ama hiçbirinizin yabancı olmadığı) yöntemlerimle takiplerini yapmaya, sonunda da oturup bazan (bazene bazan demeye mi başlasam artık, Orhan Pamuk'un son romanı Kafamda Bir Tuhaflık'tan bunlar hep) pür dikkat (bu çok seyrek oluyor) bazen de (normale dönmem kısa sürdü) elimde telefonum ya Instagram'ı, ya Pinterest'i ya da Candy Crush'ın artık son takıldığım 'level'ı hangisiyse onu geçmeye uğraşarak izliyorum dizilerimi.


Çerezlerin de tipleri var tabii. Nasıl kaliteli şarküteriden aldığınız ev yapımı cips paketine daha bir hassasiyetle daldırırsınız elinizi, bazı çerez diziler de öyle yutkuna yutkuna izleniyor bu çatı altında. Bunun en güzel örneği The Good Wife. Geçenlerde uzun bir sezon arasına girdiğinde örneğin, metabolizmam bozuldu, dengelerim şaştı, her haftaki varlığına alışmış olan biteni büyük bir merakla izlerken, sanal dünyadaki yol göstericim olduğuna inandığım Alicia Florrick'in yeni manevralarını gözlemlemeyi beklerken, bir de baktım yoklar. Haftalar sonra, geçtiğimiz Pazartesi günü izlenebilir duruma geldi yeni bölüm, ama daha hala elimi süremedim. Kim bilir belki de biriktiririm. Dizi severlerin en büyük yalanlarındandır bu da. Çok sevdiğim her dizi için asla gerçekleştiremediğim bir 'biriktirme' planım vardır hep kenarda. Ancak internetin, bilgisayarın hiç olmadığı bir Amazon köyünde filansam, ki eminim artık oralara bile girmiştir bu hastalık, biriktirme şansına sahibim. En azından bir Pazartesi daha sabrederim sanırım, ya da umarım.


Bu yüzden Netflix gibi, Amazon gibi dizilerin bütün bölümlerini bir anda piyasaya süren kanallar gözümde büyük sükse yapmış durumdalar. Tercihi bana bırakıyorlar, ister sabaha kadar otururum, ister günlere, hatta haftalara paylaştıra paylaştıra izlerim. Çerez demeye dilim varmıyor ama House of Cards başladı, farkında mısınız? Kevin Spacey ve Robin Wright'ın başrollerinde oynadıkları Beyaz Saray entrikaları dizisi. Baş entrikacı da Spacey. Siyasi Bilimler Fakülteleri'nde izletilmesi zorunlu olması gerekenlerden, benden söylemesi...


Çerezlerime geri döneyim; Grey's Anatomy'nin en az bir sezonuna denk gelmemiş olanlarınızın sayısı azdır diye tahmin ediyorum, kendinizi kaptırmamış olmanız da yine az ihtimal kanımca. Tabii benim gibi 11. sezonunda hala her hafta düzenli olarak izliyor musunuzdur onu bilemem. Hatta izlememenizi salık veririm, dedim ya, belki de ressam olarak iyi bir kariyerim olmuş olabilirdi şimdiye. Ya da iki çocuk filan büyütmüş olurdum...


Bir başka vazgeçemediğim de Nashville (cips-çerez kalitesinin yavaş yavaş düşmekte olduğunu dizi-bilir okurlar fark etmişlerdir. The Good Wife'ta Alicia Florrick karakterini güçlü ve inandırıcı kılmaya çalışan senaryodaki hassasiyeti sezinlemek kolay. Grey's Anatomy'de her hafta karşılaştığımız trajedilerin sayısı yaz yaz bitmez, ana karakterler uçak kazalarından terörist saldırılara her şeyle mücadele ettiler şimdiye dek. Dizi sürsün de, gerisi mühim değil diye düşünen bir senarist ekip var ve hepsine de saygım sonsuz, tabii medikal konularda ne kadar isabetliler, onu bir bilene danışmak lazım, ki eminim onlar da bunu yapmaktadırlar zaten... Her neyse, Nashville ise adından da anlaşılacağı gibi bu kentte yaşayan ve üreten müzisyenlerin hayatlarına odaklanıyor, ama bunu olabilecek en sabun köpüğü metotlarla yapıyor. İşte bu yüzden de başımın üstünde yeri var. Her bölüm sürprizlerle dolu, karakterler oturmamış değil, ama her an bir yerlerden daha önce hiç rastlamamış olduğumuz bir akraba, bir eski sevgili, bir yıllardır konuşulmayan ebeveyn çıkması kuvvetle muhtemel.


Bu aralar bir de yeni diziye başladım aynı kategoride, ondan da bahsetmezsem haksızlık olur, adı Hindsight. 30'larının ortasında, ikinci evliliğini diziyi izlemeye başladığımızın ertesi günü yapmak üzere olan Becca, esrarengiz bir asansör yolculuğu sonrası kendini 1995 yılında, ilk evliliğini yapmadan önceki gecede bulur. Yaşadıklarına kendi de inanamaz, inandırabileceği tek kişi de delinin teki en yakın arkadaşı Lolly'dir. Dokuzuncu bölümü itibariyle her hafta en heyecanla beklediğim çereze dönüşmüş olduğunu itiraf etmeliyim. Aşk, ihtiras ve 90'lar! Modasıyla müziğiyle, gerçek bir hazine.


Siz siz olun, Game of Thrones'ların, Mad Men'lerin, The Wire'ların arasına bahsi geçen ya da kendi tercihiniz çerezlerden bir, iki tane sıkıştırmaya bakın, iyi geliyor, bana güvenin.



Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.