Okula başlamadan bellenecekler listesi...

Öyleydi böyleydi derken yaz tatilinin sonuna yaklaşıyoruz, kesin bilgi. Şunun şurasında okulların açılmasına kaç hafta kaldı, sorarım size... Ben söyleyeyim: değişiyor. 1 Eylül’de açılan okul da var, 11 Eylül’de de... Ancak üç aşağı beş yukarı Eylül ortasından itibaren zafer annelerin olacak.



Beş seneyi aşkın süredir yuvaydı, kreşti, ana okuluydu derken üçüncü sınıfı göreceğiz bu sene... Eh, biz de kendi çağımızda bazı tecrübeler biriktirdik izninizle... Haliyle, okul macerasına yeni başlayacaklara birkaç tavsiyem olacak, naçizane...


En iyi okul, en yakın okuldur. Çocuğunuzun yaşı ne kadar küçükse bu o kadar önem kazanan bir gerçek. Şahsen ben çocukların servis müessesesiyle mümkün olduğu kadar geç tanışması taraftarıyım. Üç yaşındaki çocukların, hele de trafiğin sorun olduğu şehirlerde 30-40 dakika yol gitmesi... değer mi? Bence değmez ama herkesin kararı kendine tabii.


Olmazsa olmazlarınız neler? Okulda en çok aradığımız şey ne? Güvenlik, bir. Temizlik, iki. Bunlar OL-MAZ-SA OL-MAZ. Gerisi? Olmasa da olur. Evet, beş senenin sonunda ben bu noktaya geldim, emeği geçen herkese teşekkür ederim. Önceden ‘Aaa, şu kadar saat bahçeye çıksınlar. Uuuu, çocuğumun özgüvenini geliştirsinler’ diyordum. Şimdi ‘Aldıkları gibi geri versinler, bozmasınlar yeter’e tav oldum. El mecbur.


Öte yandan, akıl dışı yöntemler de kabulümüz değil. Bir arkadaşım pek popüler bir zincir okula giden, gayet akıcı konuşan 3+ yaşındaki oğluna treni ‘çuf çuf’ diye öğrettiklerini söylemişti. ‘Aldıkları gibi versinler, bozmasınlar yeter’den kastım tam da bu... Treni bilen çocuğa çuf çuf dedirtmek?..


Trendlerin, akımların peşinden koşmayalım lütfen. Şu ara çok duyar olduk: ‘Okulumuzda Montessori sınıfı var.’ Okulunuzda Montessori sınıfı olamaz canım. Olsa olsa okulun Montessori okulu olur, onu da Türkiye’de hakkıyla yapan okul sayısı bir elin parmaklarını geçmez. Halbuki şimdi önüne çıkan anaokulu Montessori sınıfı açar oldu. Yok öyle bir şey! Bunlar göz boyama yöntemleri...


Ödev, çocuğunuzla aranıza girmesin. Bunu söylemek, yapmaktan daha kolay. Hele de ödev vermeyi seven ve çocuğa ödev yaptırmayı ebeveynin görevi olarak gören bir öğretmenle karşı karşıyaysanız... O konuda verilecek tavsiyem yok, tek diyeceğim şey, çocuğunuza yüklenmeyin. Nasıl yaparsınız bilmem.


Ebeveynler öğretmeni karşınlarına almamalı. Çocuğunuzun yaşı ilerledikçe daha da önem kazanıyor bu... Sorun da yaşıyor olsanız, çocuğunuzun gözü önünde öğretmeniyle yüzleşmeyin. Öğretmenle çocuğunuzun arasına girmeyin, sınıfın işleyişine saygı duyun, işini öğretmeye kalkmayın.


Öte yandan, öğretmen ilahlaştırılmamalı. Onlar da insan. Onlar da hata yapabilir. Tıpkı ebeveynler gibi. Siz buna böyle bakar, böyle kabullenirseniz çocuğunuz da aynı şekilde yaklaşır. ‘Öğretmenler de yanlış şeyler söyleyebilir.’ Ki söylüyorlar da...


Herkesin çocuğu kendine. Sakın ola, kimse hiçbir koşulda çocuğunu başkasının çocuğuyla karşılaştırmasın. O okumayı daha önce öğrenmiş, beriki basketbola başlamışmış... Herkes kendi önüne baksın. Herkesin yeteneği, kapasitesi farklı.


Okul konusu ölüm kalım meselesi değil. Bence her ebeveynin bu gerçeği sindirmesi lazım. Ama öyle böyle değil, iyice sindirmesi lazım. Okul, bu dünyadaki en önemli şey hiç değil. Okul, kendinizi helak etmenize, çocuğunuzu harcamanıza değecek bir müessese değil. Okula, var olan düzende çocuğunuzun vakit geçirmesi gereken bir yer olarak bakarsanız önceliklerinizin değiştiğini, beklentilerinizin düştüğünü göreceksiniz. Böylelikle çocuğunuza (ve kendinize) daha az yüklenirsiniz.


Okula hak ettiğinden daha fazla değer vermemeli. Okul, bir çocukta var olmayan yetenekleri yaratamaz, var olan sorunları çözemez, bir çocuğa ebeveynlerinin aşılamadığı değerleri aşılayamaz.


Okul süreci, benim ebeveynlik hayatımda yaşadığım en zor süreçlerden biri oldu. Bunu kimsenin gözünü korkutmak için söylemiyorum. Bizim zorlanmamızda eğitim sisteminin değişmesiyle okula başlama yaşının erkene alınması, bunu takip eden bir belirsizlik süreci, ardından ilk okuldan memnun kalmayıp bir diğer okul için taşınmayı göze almak zorunda kalmak gibi unsurlar da vardı...


Zor iş, kolay değil. Ama zehir olmak zorunda hiç değil.

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.