“İyi insanlar hapse mi girer?” ve Gel Tezkere



Bilenler bilir, defalarca anlatmışımdır, yeğenim var, Efe. 4.5 yaşında.

Geçenlerde oyun oynuyoruz.



"Tam senin seveceğin bir oyun buldum Elif. Bak şimdi, saydım 24 ayı, bir fener, bir battaniye ve 4 yastığımız var. Battaniye çadır olacak. Sonra ayılarımızı saklayacağız. Sonra biz de çadırın içine saklanacağız ve yastıklarla etrafımızı kapatacağız" dedi. Hepsi tamam da, oyun nerede başlıyor? Ve amacımız ne?



Her şeyi anlasam, 24 ayı ve feneri anlamam mümkün değil.


"Efecim anladım, 24 ayı, sen, ben ve bir fener. Peki çadırda neyi bekleyeceğiz?" dedim.



"Askerleri" dedi.


Askerler?


"Evet askerler, gelip bizi ısırabilirler ve hapse atabilirler" dedi.



Topa o kadar sert girdi ki, e hani bizim 24 ayımız ve bir fenerimiz vardı, nereden çıktı bu?


"Bir askerler bizi neden ısırsın, iki neden hapse atsınlar?" dedim.



Gözlerini kocaman açtı, "Gel anlatacağım sana, çadırda bizi kimse duyamaz"...


Çadırı yaptık, mandallarla sağlamlaştırdık, yastıkları etrafımıza sardık, 24 ayı, Efe, ben ve fener girdik içeri.





Başladı anlatmaya:


"Senin gazetecisin, ben biliyorum. Hep telefondasın. Hep birileriyle konuşuyorsun, sonra hep annemle balkona sigara içmeye çıkıyorsunuz, sonra hep dedem size kızıyor, sonra o sana 'Kaç gündür hapisteler' diyor, sen de ona 'Belki de çıkarlar' diyorsun, sonra benimle oyun oynuyorsunuz, ama ikiniz Almanca konuşuyorsunuz. Bazen anlıyorum, aralarda 'Efe' diyorsunuz. Sonra ben size 'Hapis nedir? Birilerini mi öldürdüler?' diyorum, siz 'Yok' diyorsunuz. Annem bana 'Efecim, hapse sadece kötü insanlar gitmez, iyi insanlar da gidebilir' dedi. Şimdi yuvada öğretmenler bize 'İyi insan olun' diyorlar, o yüzden ben Yusuf Ziya'yla oyuncaklarımı paylaşıyorum, Alp başkan olsun diye elimi kaldırıyorum, Tuna'yla Arda'yla dövüşmüyorum, Leyla'nın saçını çekmiyorum, ödevlerimi yapıyorum, belki de hapse giderim."



O çadır oluyor bana F Tipi. 24 ayı, bir fener, ben ve Efe.


Sıcak basıyor.


"İstersen şu yastıkları ittir de biraz çıkıp hava alalım, belki anneannen bize Cornflakes verir, sürpriz kek yapmıştır" diyorum.


Çadırdan fırlıyoruz dışarı.



Koridorda Efe, "Ananeeee, askerler bizi ısırmadı, oyunu biz kazandık" diyor.



Annem, elbette bana bakıyor.


"Yemin ederim, hiçbir şey demedim" diyorum.



Babam geliyor, "Bu abuk subuk oyunlarınız yüzünden bu evden iki kişi içeri alınacak, biri Efe biri sen" diye artık espri mi yapıyor, kızıyor mu belli değil.


Ben, beni büyüten annemle babama, "Gerçekten bir şey yapmadım" derken, 4.5 yaşındaki Efe'den daha da küçülüyorum.



"Efecim, ben bir balkona çıkıyorum" diyorum.


"Bak yine aynısını yapıyorsun. Yine sigara içeceksin, yine dedem sana kızacak, sonra gel de Mater'ları yarıştıralım, polislerden kaçalım" diyor.



Mater, Pixar yapımı Cars'ın karakteri, kaçacağımız polisler ise yerli malı...



Efe sürpriz yumurtasını yiyor, annemle babama uydurduğu başka hikâyeler anlatsa da soruları gerçek.


Çaresizlik sırası onlarda.



Uydurduğumu düşünmüyorsunuz değil mi?


Uydurduğumu düşünüyorsanız size başka bir hikâyem de var.


Hani asker filan dedim, oradan geldi aklıma.



Hafta sonu bir doğum günü partisindeyim.


O saniye tanıştırıldığım genç adam, bir anısını anlatıyor.


Ben de anının başına denk gelmişim.


Askerliğini anlatıyor.


Bedelli yapmış. Burdur'da.


Bir gün komutanları gelmiş. Demiş ki bunlara, "Dünya piyano üçüncüsü gelecek ve sizlere konser verecek, toplaşın."


Dünya 1.ncisi değil, 2.ncisi değil, 3.ncüsü.


O zamanın bedelli parasıyla demek ki ancak buna yetti paraları.


Toplaşmışlar.


Sahnede bir piyano.


Komutan da sahnede "Ve karşılarınızda Fazıl Say"!


Kimse tanımıyor Fazıl Say'ı.


Fazıl Say yüzlerce askere çalıyor da çalıyor, askerler bakıyor, kimi uyuyor, kimi dinliyor.



Konserin sonunda Fazıl Say selamını veriyor.


Askerlerden biri kalkıyor: "İstek yapabilir miyiz?"


Cevap: "Elbette"


"Gel Tezkere'yi istiyoruz."





Bir boşluk, bir sessizlik, büyükler der ya, "Ani sessizliklerde kız çocuk doğarmış" diye, işte öyle bir sessizlik, dünyanın tüm kız çocuklarını doğuracak güçte.


Fazıl Say diyor ki; "Bilmiyorum. Ben onun yerine size başka bir şey çalayım."


Şimdi bu komik mi? Komik olsaydı gülerdik değil mi? Çocuk da gülelim diye anlatmamış zaten...



Keşke Fazıl Say atarak da olsa şu "Gel Tezkere"den iki nota çalsaydı...


Keşke 4.5 yaşındaki çocuklar, "Ben iyi insanım ya beni de hapse atarlarsa, askerler beni ısırır, polisler kovalar" diye düşünmeseydi.


Ben de keşkelerden hayat biçtim işte, 24 ayı, bir fener, 4 yastık ve keşke...





Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.