Hoş geldin ya şehr-i empati…

Mutsuzluk üzerine yapılan son araştırmaya göre Türkiye 148 ülke arasında en mutsuz 132’inci ülke…


Kısmetse “mahallemiz”, “empatilerimiz”, “il il ilçelerimiz”, “Ermenimiz, Kürdümüz, İsmail Türüt’lerimiz”, “Böyle empati görülmedi” manşetleriyle, hep beraber daha tatlı, daha tonton bir Türkiye’de yaşayacağız.


Mutsuzluk sıralamasında şöyle 114’lerde falan yeralmak bizim de hakkımız.


Yaratıcılıksa hakkını sonuna kadar teslim ederim.


Altında en yakın arkadaşlarımdan birinin imzası var.


İpek Özbey’i görünce şaşırmadım, o benim aslan parçam.


Fotoğraflara bakmaksa baktık, itiraf edelim.


Prodüksiyonsa prodüksiyon.


O çarşaf, o cem töreni kostümü. Dayak yiyen kadın makyajı. Kaldı ki Dünya

Kadınlar Günü klasiği bu bizde, hayatında fiske yememiş ünlü kadınları soy, gözünü morart, kolunu çürüt, tamamdır. Makyözlerin de ünlülerin de bir kabahati yok aslında, bu dayak projesi bitemedi, bitmez de. Tıkladığımız galerilerde siyah beyaz bir fotoğraftır nihayetinde.


Eklemelerim olacak. Naçizane. Empati listelerine girsin diye.


Ogün Samast yatsın Hrant Dink’i vurduğu yerde, yatsın o taşlara, üstüne gazeteler serilsin. Bilmem yeter mi insanları bir acıda nasıl akraba ettiğini anlamaya…


Bilmem onbinlerce insan sırf o empati kursun diye "Ogün için, adalet için" diye bağırır mı acaba. Ben bağırmam. Ders olsun diye bağıranları anlarım ama.


Sadece ben beyaz bere takan polisleri anlamadığım günlerdeyim. Belki de empati kuruyorlardır elleriyle yarattıkları eserleriyle.


Yine bir yerlere röportaj vermiş Serdar Ortaç. Ne kadar pişman olduğunu anlatmış. Hadi onunla da yapılsa bir proje. Ahmet Kaya’ya çatalların fırlatıldığı geceyi unutamasın diye otursa çatalsız bir sofraya, sadece bıçaklarla yemeye çalışsa önüne koyan yemeği. “Jötem jötem ille de jötem” demeye devam eder mi ondan sonra? Güya bir çocuk yapmadığı için bir de bu olaydan ötürü çok perişanmış, güya çok sevdiği bir abisiymiş. Yazsın bir şarkı sözü: “İnsan abi dediğine yapar mı böyle?”


Biz küçüktük. Annemin kuaförüne gelirdi. Kardeşim çok korkardı. Ebru’yu sevmek isterdi. “Ay maşşallah o gözlerin ne senin” dediğinde, Ebru annemin bacağına yapışır ayrılmazdı dibinden. O vakitler erkekti. Pembe bir tulum giyer, kuafördeki kadınlara küpelerini gösterirdi. Bizimkiler de dinlemeye giderlerdi. Fotoğrafları var.


Bülent Ersoy yılbaşından bir gün önce televizyonlarda, “Allah’ım ben günahkârım” diye ağladı, kim bilir neye ağlıyordu. Bir geceliğine gitse de transların oturduğu mahallelerde kalsa, kapısına mühür vurulsa, evine giremese, o makyajıyla sokakta kalsa. Bir geceliğine o alkışlanırken, diğerlerinin taşlanarak öldürüldüğünü farketse ve bir şeyler yapsa ya. Bence yapar. Ama işte dua edip, ağlıyor. Her şey sırayla...


İş başvurusu bana düşmese de. Başbakan bir günlüğüne karikatürist olsa. Penguen, Uykusuz, Leman, Gırgır hangisiyse artık. Önünde bir konu listesi. Komik olsa o güler gerçi. Belki kapağa bir İdris Naim Şahin portresi gerekir, bir elinde biber gazı, diğerinde limon. Şimdi kedi çizmek zor, kıvrımı filan var. Bir tek Salih Memecan’la mı empati kurabilir acaba.


Ya da Levent Kırca da yakışır aslında yanına. “Gül gül öldük” diye yaptıkları dergi bir tane bile satmasa. Komik olmadıkları için de tazminat davası açılsa.


Dava dosyalarında da; "Komik bir şey olsa biz gülerdik" yazsa.


Galatasaraylı olsam da, Aykut Hoca’ya bayılmasam da, Aziz Yıldırım’ı görünce içim neşeyle dolmasa da...


Bu hikâyede içime sinmeyen bir şeyler olduğundan. Aykut Hoca’nın asker üniforması gibi üzerinden çıkarmadığı o eşofmanlarını bir 90 dakika boyunca Aziz Yıldırım giyse ya, Aykut Hoca başkan olsa, girse soyunma odasına bassa küfrü, bassa azarı Aziz Hoca’ya.


Ve her bavulunu toplayıp gitmek üzere ayağa kalktığında masaya vurulan bir yumrukla otursa aşağıya. Huzursuzluk, mutsuzluk, gerginlik 4–4–2 dizilse sahaya bundan sonra taktik işler mi o takıma? Hangi maçı alsalar bundan sonrası hüsran, taraftarın darılmış bir kere sana, omuz omuza durdukları tribünlerde yan bakar olmuşlar birbirlerine, şimdi hangi psikolojik üstünlükten bahsedersin bundan sonra.


Düşünüyorum. Kuyruk olur bu empati listesinde.


Ufuk Uras’ın porno kasetli diye bir başka milletvekiline saldırdığı, Şafak Pavey’in mecliste erkekler tuvaletini kullanan tek engelli kadın olduğu bir memleket burası.


Ufuk Uras empati kursun diye kaseti çıksa yeter mi? Şafak Pavey için meclisteki erkekler kadın tuvaletinde sıra bekler mi? Yok işte, öyle kolay değil o işler, zaten benim de empati sirki kurmaya niyetim yok. Uğraşamam da.


Kolaysa bir çemberin etrafında o endamına rağmen boynunda süslerle dolaşan fille, ateşin içinden yelesi yana yana atlayan aslanla, bütün gün kafeslerdeki pisliği temizleyip sonra palyaço diye sahneye çıkıp çocuklara şaka yapanla empati kur.


Ben ufaktan kaçıyorum.


Unutamadığım ve paylaşmak istediğim bir şey var; Van depreminden sonra, depremde enkaz altında kalan ve kurtarılamayıp ölen Yunus’un son bakışı, varaklı bir çerçevenin içinde Başbakan Erdoğan’a törenle hediye edilmişti.


Antipatiyle empati karışıyorsa…

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.