Evde duvarların yardımı olur

Sabah alarm çaldı, demek yedi buçuk olmuştu, kalktım. Gittim oğluma baktım, yine üstü açık yatağın ortasına meyletmiş, demek uyandı bir ara, oturdu, öte yana yattı, uyudu. Ses etmedim.


Evde şöyle bir gezindim. Geceden sabaha değişen bir şey yoktu, ne bulacağımı düşünüyordum bilmiyorum, yine de rahatladım. Kapalı camları açtım, hava sıcak, bir umut serinlik gelir sandım, yanıldım.


Döndüm oğlumun odasına, baktım uyanmış, gülümsedi kerata. “Günaydın kuzum” dedim. Mutlulukla gerindi, mutlandım. O da usulca “Günaydın” dedi. İçim coştu beni selamlamasına, öpücüklere boğasım geldi, şımartmaktan çekindim, fark etti tedirginliğimi, “Öp” dedi. “Saç” dedi saçından öptüm, “Yanak” dedi, yanağından öptüm, “Alnı” dedi, alnından öptüm, “Göz” dedi, gözünden öptüm. Sonra sarıldı, dudaklarını yanağıma bastırdı. Bütün sıkıntım uçuşuverdi.


Eşim işe, oğlum kreşe gitti, kapıyı kapatıp cama çıktım, el salladım, el salladılar, “Bir-iki-üç” dedi cancağazım, hop çıktı babasının omzuna, arkalarından baktım, köşeyi dönüp gözden kayboldular.


Çay demlenesiye biraz pedal çevirdim, çıkan gıcırtı sesini duymazdan geldim, nasılsa yağlarsam geçecek şey, dert etmeye değmez, dedim. Bir müddet pencerenin önüne uzanan ağaçtaki kuş cıvıltılarını dinledim.


Çaydan vazgeçtim, kahve koydum. Gazeteye baktım, haberler aynı bıkkınlıktaydı. İnterneti açtım, herkes yine bir yorum yarışına girmişti. Herkes aynı ismi telaffuz etmeye çalışıyor, kimi lanet okuyor, kimi ‘el mecbur’ diyor, kimi kıs kıs gülüyor, kimi sırtına bir küfe bindirildiğinden söz ediyordu. “Sırf sen git diye neler yapmak zorunda kalıyoruz” cümlesindeki çaresizliğe epey dertlendim.

Bugün de, yarından duyduğum endişeyi katladım. Çocuğumu düşündüm, diğer bütün çocukları düşündüm, geleceği hayal etmeye çalıştım, nasıl bir miras bırakacaktık onlara, karamsarlığıma kızdım. Yüreğimin derinlerinden yanlış öngörülerde bulunmayı istedim.


Bir dost bakındım kendime. Yanlarından yürüyüp, göz göze gelmemeye dikkat ederek elimi gezdirdim üzerlerinde. Bir anda durdum ve hemen çektim diğerlerinin arasından. Adını bile okumaya kaçındım. Herhangi bir sayfasını açıp bu yeni güne bir iyilik belirtisi olacak cümleyi aradım. Boşuna dememişler dost acı söyler diye, çıka çıka şu cümle çıktı karşıma: “İnsanın yaşayabilmek için bir tarafını şeytana satması gerek!”


Yamuk bir gülümseyişle evin duvarlarına baktım. İşte yine şahane bir güne adım atmıştım.

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.