Bugün pirinciniz nasıl?

Değerli dostlar,


Sizlerle iş kadının dünyası, yenilikler, başarıya ivme katan dış güçler, dünyada iş kadınları tarafından takip edilen trendler, motivasyon bileşenleri, hikayeler, örnekler ve daha pek çok konuda paylaşımlarda bulunacağım.


İş kadını olmak gerçekten ciddi bir organizasyonel planlama, yönetim becerisi, farkındalık, vizyoner bir bakış açısı, stratejik düşünme, ikna yeteneği ve hepsinden önemlisi duygusal zeka gerektirir. Çevremde gördüğüm, aynı vizyonu paylaştığım ve sık sık paylaşımda bulunma fırsatı bulduğum tüm iş kadını sıfatına sahip dostlarımda bu özellikleri fazlasıyla gözlemliyorum.


Son zamanlarda gözlemlediğim ve çok önemli olduğunu düşündüğüm bir konu duygusal zekâ. Kadının doğasında var, çünkü duygusal zekâ doğuştan gelen bir yetenek. Bu sahip olunan çok önemli özellik iş dünyasının içerisinde şekillendiğinde ve diğer yetkinlikler ile harmanlandığında başarı kendiliğinden kapıyı çalıyor. Duyguları açıklamanın, duygusal davranmanın zayıflık olarak nitelendirildiği günümüzde kadınları iş dünyasında öncü olmaya ve tarihe adını yazdırmaya götüren davranış stili de yine duygu temellidir. Duygusal zekâya sahip insanlar empati kurabilme, problem çözme, duygularını yönetebilme, yüksek algı ile çevresinde olanları fark ederek anlamlandırabilme yeteneklerine sahiptirler.



Son yıllarda yapılan araştırmalara ve gözlemlerime dayanarak söyleyebilirim ki; teknik bilgi ve beceri tek başına yetmiyor, teknik konuda çok iyi olmasına rağmen duygusal zekası yüksek olmayan insanlar iletişim ve uyum konusunda sınıfta kalıyor.


Şöyle ki; teknik becerisi, tecrübesi ve bilgi birikimi çok iyi olabilir bununla birlikte bütün bunları paylaşacak duygusal zekâsı ki bunu da iletişim becerisi ve tutumlarından rahatlıkla görebiliriz yok ise hayat hem kişinin kendisi için hem de etrafındakiler için çok zor olur.


Bir iş kadını hayatta pek çok ayrı konuya hâkimdir, günlük iş rutini içerisinde yer alan tüm planlama, organize etme, düzenleme, değerlendirme, geliştirme, uygulama, takip etme ve tekrar gözden geçirme gibi yönetim becerilerinin yanında iş dışındaki hayatı da yönetme becerisine sahiptir iş kadını. Çoklu düşünme yeteneği de bu noktada ortaya çıkar. Aynı anda hem iş hem iş dışı yaşantıyı bir arada yönetebilme, inip çıkan dinamikleri adeta bir terazi gibi dengeleyebilme ve kendi dışımızda gelişen faktörler ile başa çıkabilme biz iş kadınlarının hayatında her zaman var olan yapı taşlarıdır. Yine bu noktada duygusal zekâya dönmek istiyorum. Duygusal zekâ kavramı 1995 yılında gazeteci yazar Daniel Goleman’ın "Duygusal Zekâ" kitabını yayınlaması ile ortaya çıkmış ve sonrasında yazarın uzun yıllar süren araştırma çalışmalarını anlatmasıyla şöhrete ulaşmış bir kavramdır.


Goleman kitabında bu kavramı şöyle tanımlıyor "Duygusal zeka kişinin kendi duygularını anlaması, başkalarının duygularına empati beslemesi, ve duygularını yaşamı zenginleştirecek biçimde düzenleyebilmesi yetisi" dir.


İşte bu yeti başarı için inanılmaz gereklidir. Amerika’da son zamanlarda EQ'nun gelişmesine yönelik okul müfredatları hazırlanmaktadır.


Sevgili iş kadınları bizler yeteneklerimizi gözden geçirmeli, geliştirmeli, düzenlemeli, yetenek pantonemizin renklerini arttırmalı daha çok tonlamaya sahip olmalıyız. Baktığımız şeyleri sadece gördüklerimizle değerlendirip sınırlamamalı, ünlü Aslan Kral filmindeki söylemde yer aldığı gibi “Gördüklerimizin Çok Ötesi” ni zihnimizde canlandırmalıyız.


Teknolojinin bu kadar hızla ilerlediği, karşılıklı iletişimin dakikalar ile sınırlandığı, arkadaşlarımız ve dostlarımızla geçirdiğimiz zamanların bu kadar azaldığı dünyamızda özellikle biz iş kadınları yaşadığımız tempo içerisinde duygusallıktan ve duygusal zekamızı her gün beslemekten uzaklaşmamalıyız.


Biz iş kadınları hayat koşumuzun içerisinde duygusal zekâmızı her zaman kullanmalıyız, duyguları hiçbir zaman geri plana atmamalıyız. Duygular bazen derinlerde gizlidir, o gün, o dakika, o engeli aşmak istiyorsak biraz derinlere bakmayı unutmamalıyız. O zaman işimizde ve iş dışı yaşantımızda göreceğiz ki farklılıklar oluşmaya başlayacak.


Gazali der ki; “Cevizin kabuğunu kırıp özüne inmeyen cevizin hepsini kabuk zanneder”


O zaman sevgili dostlar sebat, sevecenlik, saygı, nezaket, sevgi kavramlarımızı projelerimizin içerisine yerleştiriyoruz. Karşımızdaki kişilerin değer verdiği şeylere değer veriyor ve sadece işte kazanmıyor kalpleri de kazanıyoruz.


Biliyor musunuz Çinlilerin farklı bir selam verme şekilleri var. Onlar birinin hatırını sorarken “Pirincin nasıl?” diyorlar. Bunun nedeni de pirincin yüzyıllardır onların en değerli gıda maddeleri olması, mutluluklarının ve refahlarının pirinç ürününe bağlı olması. Bu bakımdan birinin hatırını sormak için en çok değer verdikleri şeyi soruyorlar.


Peki değerli dostlar bugün sizin “Pirinciniz Nasıl?”


Sevgiyle ve çalışarak kalın...

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

Yazarın önceki yazıları

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.