Namussuzun önde gideni...

Zaman zaman arabama atlayıp, müziği açar, yol beni nereye götürürse oraya giderim. İşin açıkçası, bu amaçsızlık hoşuma gitmiyor da değil. Yolculuklar, çocukluğumdan beri çok sevdiğim şeylerdir.

Saat ya da dakika hesabı yapmadan, camın arkasından akıp giden hayatı izlemek, yaratanın yarattığı o güzelliklere teslim olmak bana inanılmaz bir hayal gücü kazandırmıştır.


Öyle ki, pek çok ilham, hala daha yolculuk sırasında gelir. Hiç düşünmediğim, plan yapmadığım zaman, sanki başka bir şey oluyor, geleni hayata geçirmek için inanılmaz bir fırsat oluşuyor.


Geçenlerde baktım ki zihnim yorgun, Sezen Aksu dinleyerek, hafif de yağmur yağarken yollara düştüm. Kendimi Sarıyer taraflarında, tepede bir yerde buldum.


Arabanın içinden, güzel aşkım İstanbul’u izledim. Uğurlu şehrim benim. İlk adım attığımdan itibaren konuştuğum, acılarımı paylaştığım, ama her zaman benim yanımda olduğu, desteklediği ve hayatımın en güzel anlarını yaşadığım şehir olduğu için sık sık teşekkür ettiğim bu güzel şehre bıraktım kendimi.


İçimin acımadığını söyleyemem izlerken. Sanki on yıl önce daha bir yeşil, daha bir güzeldi. O yedi tepenin yerini taşlar almıştı. Bakın ne hatırladım bu satırları yazarken; Çocukluktan beri en sevdiğim şarkıyı. Bilirsiniz mutlaka, “Sana dün bir tepeden baktım aziz İstanbul”. Ne güzeldir bu şarkı.


Ben de bir tepeden izlerken İstanbul’u arabada, Sezen Aksu’dan “Namus” şarkısını dinliyordum. Ve tabii pek çok an gözümden akıp gidiyor ve pek çok yaşanan deneyim...


Sevgi üzerine insanların verdikleri mücadele ya da yanlış anlaşılmamak için hem sevdiğinden hem sevdiklerinden vazgeçenler... Bir zamanlar onlardan biri de bendim.


Bir insan birini severse, bu namus meselesi mi olur? Sevemez mi? Kalp söz dinler mi? Sevgili Yaşar Nuri Öztürk’ün Kur’an-ı Kerim mealinde, okuduğumda çok etkilendiğim bir yer vardır. O mealde diyordu ki “İki kişi birlikte olduğunda, iki gönül bir ise günah yazmam”. Ne güzel söylemiş yaratan.


Okuduğumda şaşırmıştım.


Çünkü o zamanlar, eşinden ayrılmış dul bir kadın olarak bir erkek çocuğu yetiştiriyordum ve her şeyime dikkat etmeye çalışıyordum. Kimse namusuma laf söylemesin diye.


Hoş, mahallenin çokbilmiş teyzeleri söylemek isterlerse, senin sabahın köründe, belediyenin açtığı ücretsiz bilgisayar kursuna kayıt yaptırmaya çıktığımı görüp “acaba nereye gidiyor” diye, yine de konuşabiliyorlardı.


O zamanlar ne çok gerginlik yaşamıştım. Mini etek giymem, kendime yeni bir şey almaya çekinirim. Selam verdiğim herkese, nereden geldiğimi rapor veririm. Hatta bir erkek arkadaşım vardı. Başta çok efendi bir adamken, daha sonra psikopata bağlamıştı ve ben onunla çıkmaya devam etmiştim. Neden? Duyulmuştu, biliniyordu, ben de evlenmeli ve namusumu kurtarmalıydım!



İyi ki kurtarmamış ve iyi ki kimseye kulak asmamışım. Toplumun bu mahalle baskısına ne zaman ki “dur” dedim, kendi yüreğimden ve yaptıklarımdan emin oldum; onlar konuşsa da ben artık duymaz oldum.


Yıllar önce bir balerin, bakire olmadığını söylediğinde aforoz edilmişti. “Namus, iki bacak arasındaki zar değildir” demişti. O zamanlar toplum, şimdiki gibi daha esnek, bir şeyleri daha kabul edebilir durumda değildi.


Yalnız bununla ilgili şöyle düşünürüm: Belki hala değişmeyen bir şeyler var, hala devam eden mahalle baskısı. Biz şimdi yaşamıyoruz diye yok saymak doğru değil.


Türkiye’nin pek çok yeri hala bir 50 yıl geriden geliyor. Zaman zaman yaptığım doğu seyahatlerinde gördüklerim karşısında insanlığımdan utanır ve “Biz bir sanal hayatı yaşıyoruz” derim.



Kendi adıma bir şeyler değişti belki. Ama herkes için değil. Herkes bu değişimi kabul edecek güce sahip olmayabilir. Sağlam bir sinir olması gerekiyor. Çünkü insanlar çok acımasız olabiliyor.


Sezen Aksu’nun şarkısında söylediği gibi, “Aradım seni, bir türlü bulamadım namus.” Bulunmaz, herkes kendi doğrusu ile bakmaya devam ettiği sürece bulunmaz. Bize enjekte edilen, farkında olmadan aldığımız inançlardan arınmadıkça bulunmaz. Namusu bedende arayıp, ruhta arayıp, sormadıkça bulunmaz. Namusu zenginde aradıkça bulunmaz. Namusu paraya, güce bağladıkça, etiketlere bağladıkça bulunmaz.


Namusluluk = İnsanların koydukları kurallar.


Birileri bir şey yapmanızı istemezler, çünkü onlara yapmadıklarını, yapamadıklarını hatırlatırsanız. Cesur olmanızı istemezler. Çünkü onlara korkularını hatırlatırsınız.


Sezen, “Bulamadım” diyor. Belki yeni şarkısında, bulmak için kendinden başlamak gerektiğini, dışarıda bir şeyleri aramanın, içte olandan bizi uzaklaştırdığını anlatır. Yine o güzel yüreğiyle.


Evet, içinizde bulabilirsiniz, yüreğinizin sesini dinleyerek, kendinize karşı adil olarak. Sevmeseniz bile herkese, her şeye eşit bakarak... Görünenin bir de başka bir yüzü olduğunu, bir sebebi olduğunu düşünerek, yaratanın yolunda yoldaş kılarak.


Ben hayatıma dönüp baktığımda, toplumun değerlerine ters gelen ne çok “namussuzluk” yaptığımı fark ediyorum. Sanırım ben, namussuzların önde gideniyim.


“Kader Ajanları” diye çok güzel bir film var. Mutlaka izleyin. İnandıkları şey için mücadele eden, aşklarından vazgeçmeyen iki sevgilinin hikâyesi mutlu sonla biter.


Bu mutlu son sadece aşk için geçerli değildir. Hayaline, yüreğindekine inanıp yola çıkan herkes elbet ruhunda en güzel zamanındır bu mutlu sonu yaşar. İzlerken “acaba gerçek olabilir mi?” diye düşünecek olursanız o zaman gerçek bir eşruh hikayesi olan “Eş ruhumun Eş zamanı” filmini izleyin.


Kader Ajanları filminde ki iki sevgili ele ele yürürken şu sözler akar:


“Çoğu insan hayatını, onlar için belirlediğiniz yolda yaşar. Başka şeyler keşfetmekten korkarlar, ama arada bir senin gibi insanlar gelir ve yoluna koyduğunuz bütün engelleri bir bir kaldırır. Özgür iradenin bir lütuf olduğunu bilen insanlar, onun için savaşmadan onu kullanmayı bilemez. Bence tanrının asıl planı bu. Planı onun değil, sizin yazdığınız günlerin gelmesi.”


Belki toplumun amacı da bu!


Kabuğunu kırman ve kendin olmak için...


Aşk’la..



Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.