6-7 Eylül olayları ve James Bond

Güçlü bir lodos eşliğinde öğleden beri yağmakta olan yağmur, gece saat dokuza doğru kesildi. Az önce yaktığı Cainsborouch sigarasını yere atıp, Church’s marka mokaseninin ucuyla ezdi. Scabal marka çelik grisi twit takım elbise, Terner siyah ipek boyunbağı ve Thomas Pink imzalı gömleğiyle ne kadar dikkat çektiğini bile bile o gürültülü kalabalığın içine daldı.


Bıyıklı, sakalları uzamış, kasketli ve hırpani kılıklı insanlar, kendisine şüphe ama daha çok kalın bir öfkeyle baktılar.


Sabahtan beri şehrin en ünlü caddesindeki dükkanları kırıp parçalayan, vitrinlerdeki bütün değerli eşyayı yağmalayan, asker ve polisle çatışırken yaralanan ve bu nedenle kan ve ter kokan o kalabalığın arasında, traştan sonra sürdüğü English Leather’ın baskın kokusunun nasıl bir şaşkınlık ve kızgınlık yarattığının da farkındaydı.


Bazılarının elinde bayraklar bulunan korkutucu kalabalık, kapısında “Pastane Stasuli” yazan bir dükkanın aynalı vitrinini kaldırım taşlarıyla tuz buz ederken yanlarından geçti. Ötekilerden biraz ayrı duran fötr şapkalı birine, içinde iki dinamit lokumu bulunan bir torba verdi ve önüne ilk çıkan karanlık sokaktan içeri daldı.


Ateşe verilen dükkanlardan yükselen duman kokusu biraz azalıp, denizin o bildik kokusu burnuna çarpınca doğru yolda olduğunu anladı. Taş döşeli yokuştan aceleyle inmeye başladı. Türkler’in Yüksekkaldırım dedikleri uzun yokuşu koşar gibi indi. Yukarıdan öfkeli bağırışlar, kırılan camların sesleri, polis düdükleri ve dinamit patlamaları geliyordu şimdi.


Eminönü’nde bulunan oteline bir an önce varmak için geçmesi gereken köprüye ulaştı. Tam o anda da bir polis önünde dikiliverdi. Polis kendisine Türkçe bir şeyler söyledi. Anlamadığını görünce bu kez kötü bir İngilizce ile kim olduğunu sordu.


6 Eylül 1955 tarihinde vakit gece yarısına yaklaşırken, günboyu yağan yağmurla iyice berraklaşmış gökyüzündeki soluk ay Yeni Cami’nin orantılı kubbelerini ve zarif minarelerini solukça aydınlatırken, Galata Köprüsü’nün başındaki adam polise cevap verdi. “Adım Fleming” ve sonra ekledi : “Ian Fleming”…


İstiklal Caddesi başta olmak üzere İstanbul’un birçok yeri o utandırıcı 6-7 Eylül olaylarının bütün dehşetini yaşarken, İngiltere Hükümeti’nin İstihbarat ve Karşı İstihbarat Servisi M 16’nın bir görevlisi olan ve “Majesteleri’nin hizmetinde” bulunan Ian Lancaster Fleming, daha sonra tüm dünyada tanınacak olan ünlü kendini tanıtma sözünü, işte böyle söyledi: “Ben Fleming”…


Filmler ve kitaplar sayesinde dünyanın en tanınmış casus ya da ajanı haline gelen James Bond tipinin yaratıcısı İngiliz yazar Ian Fleming, gerçekten de 6-7 Eylül olayları bütün İstanbul’u yakıp yıkarken Türkiye’deydi. Üstelik Beyoğlu’nda İstiklal Caddesi’nde ve bir “rastlantı” olarak olayların tam göbeğindeydi.


Fleming bunu hiç saklamadı. Yine “tesadüfen” aynı tarihlerde İstanbul’da yapılan bir “Interpol” toplantısına İngiltere Denizaşırı İstihbarat Teşkilatı adına katıldığını, 5 Eylül gecesi oteline dönerken de Galatasaray’da ortalığı yakıp yıkan kalabalık bir grubun tam ortasında kalakaldığını söyledi.


Ian Fleming’in Interpol örgütüyle nasıl bir ilişkisi olduğu hiç bilinemedi. Daha da tuhafı, İstanbul’a Interpol toplantısına katılmak için geldiğini söyleyen Fleming’in, bu toplantıya hiç katılmadığı da anlaşıldı.


6-7 Eylül olaylarının hemen ertesinde İngiltere’de Sunday Times gazetesinde “İstanbul’da Büyük Ayaklanma” başlıklı, tümüyle görgü tanıklığına dayanan ve olayları neredeyse naklen anlatan bir haber çıktı. Nedendir bilinmez, bu ustaca kaleme alınmış büyük haberi yazan kişinin adı yoktu ve haber imzasız olarak yayımlanmıştı.


Ian Fleming, çok yakından tanık olduğu 6-7 Eylül olaylarından iki yıl sonra James Bond’u ve kendisini bir anda dünyaya tanıtacak olan “Rusya’dan Sevgilerle” kitabını yazdı.


Kitap bütün satış rekorlarını altüst edince yapımcılar üstüne atladılar ve James Bond adlı İngiliz ajanı, bu filmiyle tam bir “dünya yıldızı” oldu. Fleming, kitapta Türkiye’ye olan özel ilgisini de ortaya koydu. Maceranın tamamı Türkiye’de, İstanbul’da geçiyordu. Fleming bununla da yetinmemiş ve kitaba “Darko Kerim” adlı bir Türk karakter de koymuştu. Bu karakterin, Ian Fleming’in İstanbul’a daha sonraki gelişlerinde Boğazdaki yalısında misafir olduğu işadamı Nazım Kalkavan olduğu iddia edildi .


Ian Fleming, 1964 yılında öldü. Chelsea semtindeki cenaze törenine katılanlar, Ian Fleming’in tabutundan kaliteli bir votka-martini ile keskin bir Inglish Leather kokusu yayıldığını söylediler.


“Cenaze levazımatçısı” kimliğiyle orada bulunan İngiliz Gizli Servisi de katedralin derinliklerinde boğuk sesli bir “Goldfinger” (Altın Parmak) şarkısının duyulduğunu, servisin majestelerinden başka hiç kimseye açık olmayan, gayriresmi kayıtlarına işledi…

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!
  • Misafir tatavlaya kar yağıyor, doğup büyüdüğü ülkesinden 60lı yılların ilk yarısında ayrılıp almanyanın frankfurt kentine yerleşen istanbullu rum ailenin evladı yorgo valasiadisin kişisel tarihini, tatavla (kurtuluş)da geçirdiği çocukluk ve gençlik yıllarına ait bölümünün değinmeleriyle oluşturduğu anı kitabıdır. yazar, hala özlediğini söylediği vatanını terk kararını, yunanistanın aynı dönemde kıbrısla birleşme (enosis) hayaliyle, kendilerini gözden çıkarmış olmasına bağlar. o günlerin gergin ortamında "rum tohumu” ve "azınlık” olarak kendine, ülkesinde bir gelecek biçmemiştir. despina
    CEVAPLA
  • Misafir ötekinin mallarına el koyma trendi 1915de başladı ve ulus devlet dönemi içinde de bir vesile icat edilip başarıyla uygulandı. millet-i hakime'den olanlar ise bütün bu talanlara hiç itiraz etmediler, görmezden geldiler. bir başka mülkiyeli yılmaz karakoyunlu sadece bu dönemleri salkım hanımı taneleri kitabıyla varlık vergisini, güz sancısı kitabıyla 6 7 eylülü anlattı. ikisi de birer filmin konusu oldular. güz sancısını, tomris giritlioğlu uyarlamasıyla 60ncı yılında mutlaka seyredin. aso
    CEVAPLA
  • Misafir aradan altmış yıl geçti, 6 7 eylül olaylarının üzerinden. bu iki gün boyunca bindirilmiş çapulcu takımları, daha önceden kırmızı boya ile işaretlenmiş işyerleri ve evleri vahşice yağmaladılar ve talan ettiler. devlet, derin yapısının organize ettiği yağma kontrolden çıkması üzerine ve ancak ikinci günün sonunda müdahale etmeye başladı. selanik asparagası ile asıl amaçlanan, lozan mübadelesi dışında kalan istanbul rumlarını kaçırıp mal ve servetlerine el koymaktı. süreç içinde başarıldı. geriye az bir şey kaldı. lemi ağabey, herkesin sessiz kaldığına, parmak basmış. teşekkürler. fy
    CEVAPLA
  • Misafir Hatırladığım kadarı ile 6_7eylül olaylarının sebebi, "Atamızın Selanik'teki evine yapılan saldırı" asparagas haberi idi. Bir takım insanlar galeyana getirilmişti. Ian Fleming ise tam o tarihte Selanik'te görülmüştü. Ne büyük tesadüf!
    CEVAPLA

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.