Şimdi korkmanın zamanı değil

“Korkacağımız tek şey,korkunun kendisidir.” -Goethe


Endişe verici ve tehlikeli bir dönemdeyiz kuşkusuz. Dehşete düşüren, son derece üzücü haberlerle sarsııldığımız anların ardından yaptığımız yazışmalar, sosyal medya paylaşımları ve telefon görüşmeleriyle olayları enine boyuna tartışıp, olumsuzluklarla biraz daha yoğrulmaktan da kendimizi alamıyoruz. Adapte olamadığımız ve olmayı da asla istemediğimiz bir kaos ortamı içinde boğuluyoruz. Böyle olunca endişe, korku, panik hissi çığ gibi büyüyor ve koskoca bir kara bulut gibi çöküyor üstümüze.


Olayların siyasi değerlendimesi günlerce yapılacak, ben biraz da enerjisel anlamda kaybımıza bakmamızı öneriyorum. Psikolojik olarak çökertilmeye, korkularla felç edilmeye, umutsuzluk ve pes etmişlik duygularıyla yok edilmeye dur diyelim istiyorum. Toplumların parçalanması için önce bireylerin zayıf duruma düşürülmesi gerekiyor çünkü. Öyleyse bir şeylerin daha da kötüye gitmesini engellemek istiyorsanız en yakınınızdaki lidere, yani kendinize bir göz atın biraz. Sonuçta sizin de kendi çevrenizde, aile ve iş ortamınızda bir etkiniz var, hafife almayın. Enerjisel olarak dahi bir ortama getirdiğiniz huzur ve sakinlik hissi bir anda kontolden çıkabilecek bir durumu engelleyebilecek güçte olabillir. Tek bir sözünüz ya da bakışınız olumsuz bir gidişata son anda farklı bir yön verebilir.


Etrafınızdakilere neler aşılıyorsunuz?

Umutsuzluk, korku ve endişe dolu sohbetlere katkıda bulunmayın şu sıralar. Zaten öfkeyle dolu insanları siz de “doldurmayın” ve teşvik etmeyin. Karanlık sularda seyredenlerin yoluna ışık tutan bir deniz feneri gibi olun. Her şey çok kötü görünse de, hatta düzelmesi imkansız bir tablo da olsa önünüzde, sizin ışığınız eksilmesin. Çok üzücü olaylar yaşıyor da olsanız unutmayın ki etrafınızdakilere yararlı olabilmeniz için önce sizin abide gibi güçlü olmanız gerek. Hasta olan insanlara yardım edebilmeniz için sizin de hasta olmanız yarar sağlar mı? Yoksulluktan ölen birine yardım etmek için siz de mi yoksullaşmalısınız? Öyleyse şahit olduğunuz şeyler korkunç dahi olsa siz kendinizi bırakmayın ve gücünüze sahip çıkın. Etrafınıza aşıladığınız şey olumlu duygular ve yapıcı düşünceler olsun.


Ne tip bir bakış açısı ve düşünce yansıtıyor tavrınız, duruşunuz?

Siz, siz olun sakinliğin, akılllılığın ve duyarlılığın simgesi olun. Her şeye rağmen cesareti ve inancı kırılmayan, her şeyin bir anda değişebileceğine inanan, ilham veren, başarılı liderleri örnek alın. Güç, cesaret,umut ve güven yansıtsın tavırlarınız. Tam tersi duygular o kadar baskın ki şu aralar, bari siz bu kabusun bir parçası olmayın.


Toplumda yaptığınız konuşmalar hangi mesaj veriyor?

“Türkiye bitti”, “Artık iflah olmayız” diyenlerden olmayın. Olumlu konuşamıyorsanız en azından bu tip bezgin ifadelerle kendi içimizde yenilgiye uğramamızı garantilemeyin. Çevredekilerin tahriki ile bir anda köpürmeyin, duygusal tepkiler vermemeye özen gösterin. Evrenin çekim yasasını unutmayın. Sözcüklerinizle hayatınıza neyi çağırdığınıza, davet ettiğinize dikkat edin.


Mademki her şey enerji, mademki korku dolu bir atmosfere alışmaya zorlanıyoruz, pes etmenin ve panik hissiyle yüreğimizi daraltmanın sırası değil. Silkelenmemiz ve kendimize çeki düzen vermemiz gerekiyor. “Ne kadar az korkarsak, o kadar az tehlikedeyiz” demiş ünlü tarihçi Titus Livius.


”Ne değişir ki?”diyeceksiniz belki de ama suya atılan bir taşın etrafına yaydığı dalgalar misali tek bir kişi olarak çok şeyi değiştirebilecek güce sahipsiniz aslında. Toplum dediğiniz nedir ki? Bireylerden oluşuyor. Herkesin korkuyla ve umutsuzlukla dolduğu bir toplumu neler bekler? Bu sorunun cevabınıın üzücü olmaması için şimdi gücümüzü toplamamız gerek. Parçalanmamak, bölünmemek, pasifleştirilmemek ve yok edilmemek bireyin elinde. En azından işe kendinizle başlayın ve neye odaklanıp, neyi büyüttüğünüze ve neyi çoğalttığınıza dikkat edin.


Çok sevdiğim ve daha önce bir yazımda da paylaştığım bir hikayeyi bir kez daha anlatmamın tam zamanı belki de... Bir gün Cherokee kabilesinin yaşlılarından biri torunlarına eğitim verirken onlara demiş ki: “İçimde bir savaş var. Korkunç bir savaş… İki kurt arasında... Bu kurtlardan birisi; korkuyu, öfkeyi, kıskançlığı, üzüntüyü, pişmanlığı, açgözlülüğü, kibri, kendine acımayı, suçluluğu, küskünlüğü, aşağılık duygusunu, yalanları, yapmacık gururu, üstünlük taslamayı ve egoyu temsil ediyor. Diğeri ise; huzuru, sevgiyi, umudu paylaşmayı, cömertliği, dinginliği, alçakgönüllülüğü, nezaketi, yardımseverliliği, dostluğu, anlayışı, merhameti ve inancı temsil ediyor.Aynı savaş sizin içinizde de sürüyor ve diğer tüm insanların içinde de.”

Çocuklar anlatılanları anlamak için bir dakika düşündüler ve içlerinden biri büyükbabasına,“Hangi kurt kazanacak?” diye sordu. Yaşlı Cherokee kısaca cevapladı:


“Beslediğiniz…”


Sevgiyle kalın…

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!
  • Misafir çok beğendim teşekürler
    CEVAPLA

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.