Yetimhaneden çıkan arzu nesnesi…


Öyle bir elim yağda, bir elim balda bir çocukluk ve gençlik geçirmedim. Bunun bir maddi tarafı vardı bir de manevi tarafı…


Yani küçük yaşta babasını kaybeden çoğu çocuk gibiydim. Doğal olarak istediğim her şeye ulaşmam öyle kolay olmadı…


Ama hayatla aramda öyle kıldan, tüyden değil; kalın hatta gemi halatlarına benzer bir bağ kurdum. “Ben hayatı seversem, hayatta beni sever.” ilkesiyle hüznü mümkün olduğu kadar uzağımda tuttum…


Çünkü biliyordum ki hüzün aynı kaygı gibi bulaşıcı bir duygudur. Bir kez ağına düşünce öyle paçanı kolay kolay kurtaramazsın.


Bu nedenle kış aylarını hiç sevmem. O gri rengin beni içine çekme ihtimali bile bana kötü geliyor…


Hani derler ya, istemediğin ot dibinde bitermiş… Kendimden uzak tutmak için özel çaba sarf ettiğim hüzün dibimde bitti… Nehir (Kendisi çok ama çok yakınım olur.) son iki yıldır şiir yazıyor. “13 yaşındaki bir çocuğun hüznünden ne olacak?” diyebilirsiniz.


Ama işin aslı öyle değil. Onun şiirleri Halil Sezai’nin isyan ve hüzün dolu şarkıları gibi… İnsanı sarıyor, içine çekiyor… Hayatı, kendini, çevrendekileri sorgulamak zorunda kalıyorsun…


Galiba ben hüzün duygusuyla bir çocuğun ruhunun yan yana gelmesini istemiyorum.


Çünkü kendimi suçlu hissediyorum. Demek ki yeteri kadar mutlu edemiyorum diye kendime eziyet ediyorum. Tadım kaçıyor. Çoğunuzun da tadının kaçtığına eminim.


Çünkü çoğunluğumuzun geçmişinde hüzünlü çocukluklar gizli…


Çoğunluğumuz o hüzünle kavga ederek büyüdü…


Ama işin başka bir yönü daha var. Belki de hüzün yaratıcılığı körüklüyor. “Modanın devrimcisi” olarak anılan Coco Chanel’in tasarımları kadınlar için bir arzu nesnesidir. Chanel demek, lüks demek, ayrıcalık demek, güç demek… Chanel’in çantalarına hayır diyecek kadın azdır.


Oysa bu lüksün, bu ihtişamın yaratıcısı olan Coco’nun hayatının tümü lüks içinde geçmedi. Hatta sefalet içinde bir çocukluk geçirdiğini söyleyebiliriz. Mesela sosyetenin olmazsa olmazları arasında yer alan meşhur zincirli, kapitone Chanel çantanın esin kaynağı Coco’nun yetimhane günleridir.


Coco, yetimhanedeki görevlilerin anahtarlarının bellerindeki zincirde asılı durmasını unutamadığı için çantanın askısını yaparken yetimhanedeki görevlilerden esinlenmişti. Çantanın bordo astarının rengini ise yetimhanede çocukların, yani kendisinin de giydiği üniformadan almıştı.


Çocukluğun acılarla yüklü hüznünün ortaya çıkardığı tasarımın, yıllardır bir arzu nesnesi olması hayatın cilvesi olsa gerek.


Binlerce Avroluk Chanel çantasının zincirini omuzuna atıp, davetlerde bir eliyle şampanya kadehini tutan, diğer eliyle de sunulan kanepelerden alıp tadan kadınlar bu hüznü nereden bilecekler?


Yanılıyor da olabilirim. Belki de o kadınlar kendi hüzünlerini o lüks çantanın içine saklıyordur…

Ne dersiniz?


Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.