İyiler erken ölür, salaklar daha erken…

Ben, salağın önde gideniyim! Yok, yok! Bu bir hakaret değil, inanın… Ömrümün son çeyreğine bakılarak yapılan bir tespit sadece…




Yakın, çok yakın arkadaşım “Sen adam olmazsın… Seni o kadar üzen birine bu desteği nasıl çıkarsın?” diye çıkışınca “Bana ne yapmıştı ki?” diye karşılık verdim.


Gerçekten o kişinin bana ne yaptığını unutmuştum. Arkadaşım hatırlattı… İçimden şöyle soğuk bir rüzgâr geçip gitti… “Boş ver! Ben unuttum. Bu onun sorunu” dedim.


Ne yapayım? Ben unutuyorum… Unutmayı tercih ediyorum. Çünkü unutmayanların neler yaşadıklarını görüyorum. İç sesleri yüksek tondan konuşmaya başlıyor…



Geceleri bile susmayan iç sesleri yüzünden uyuyamıyorlar. Öfkeleri artıyor. Her şeye sinirleniyor, kızıyor, yakınındakileri kırıp döküyorlar. Bu negatif duygular mutsuzluğu da beraberinde getiriyor.


Denir ki; Sofrada eline, misafirlikte gözüne sahip ol! Sana yapılan kötülüğü ve yaptığın iyiliği hemen unut!



Kimileri de “Hayatta sana yapılan hiç bir kötülüğü unutma! Ama her iyiliği de mutlaka hatırla!” diyor.


Bazıları ise ‘İki şeyi unut! Sana yapılan kötülüğü ve senin yaptığın iyiliği! İki şeyi sakın unutma! Sana yapılan iyiliği ve senin yaptığın kötülüğü!’



Siz hangisini hayatınızda uyguluyorsunuz, bilmiyorum ama ben sonuncu gruba giriyorum.


Unutmak o kadar da kötü değil. Ruhsal denge için gerekiyor. İç savaşta bugüne kadar kazananı gördünüz mü?



Galiba zamanın iyileştirici gücünü abartarak hayatıma uyguluyorum. Zamanın iyileştirici gücüne direnenleri de görüyorum. Alınlarında “Yaklaşma! Hem yanar, hem yakar!” yazıyor.


Evlilik programlarında adayların “Elektrik alamadım” hikâyesi bu kişiler için geçerli değil. Öyle ki o elektriği sadece almıyorsunuz, aynı zamanda çarpılıyorsunuz. İçindeki kini sürekli sıcak tutanlardan, kinini harlayanlardan uzak durmak lazım… Neme lazım belki bir gün bizde o kinden farkında olmadan nasibimizi alırız.


Negatif duygulardan tırstığım için yaşadığım çemberi genişletmiyorum. O çemberin içine yeni insanları alma konusunda cimri davranıyorum.



“Son 20 yılda yeni kaç kişiye yakın oldum?” sorusunun yanıtını bonkörce veremiyorum. Bir elin parmağını geçmez. Çünkü çemberin içinde kalanların olaylar karşısında ne tür tepkiler vereceğini az çok tahmin edebiliyorum.


Bu şekilde kötüler ve kötülüklerle karşılaşma olasılığını en aza indiriyorum. Ben çocukluktan beri kavga etmeyi zaten beceremezdim.


Kavganın olduğu yerden arkama bakmadan kaçardım. Aynı alışkanlık şimdi de sürüyor. Kavgaya karışma, kavgaya neden olma, kavga olduğunda; vınnnn…


Bir Kamboçya atasözü vardır, bilir misiniz?



İyiler erken ölür, salaklar daha erken…



Ne dersiniz; salaklığa devam mı, yoksa tamam mı?

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.