Paçalarımızdan bencillik akıyor sayın seyirciler!

Okulların çoğu dün itibariyle açıldı, dershaneler zaten harıl harıl işliyor, özel öğretmenler şimdiden derslere yetişemiyor. Özel derslerde saat başına 150-200 dolar ücretlerden bahsediliyor. Çocuklarına markalaşmış hocalardan ders aldırmak için araya adam koyanlar, ders versin diye yalvaranlar var.


Niçin? Çocuğu sınavda iyi bir yer tuttursun diye…


Hem de okullarda zil daha çalmadan… Bunu kim istiyor? Sen, ben, o…


Farkında mısınız hiç kimse ‘Çocuğum sen ne istiyorsun?’ diye sormuyor.


Çünkü Ayşe hanımın oğlu İstanbul Erkek Lisesi’ni, Boğaziçi Üniversitesi’ni Ahmet beyin ikizleri Robert Koleji, ODTÜ’yü kazanmış.


Çoğunlukla aile hayatını, düzenini, çocukların psikolojilerini bozan tek bir cümle vardır; “Ya bizim çocuk kazanamazsa!”


Çocuklarımızı sıra arkadaşıyla, mahalle arkadaşıyla, sırdaşıyla yarıştırıyoruz. Çünkü onlardan çalışmalarını, sadece çalışmalarını ve kazanmalarını istiyoruz.


Bu yarışı çocuklarımızın daha kaliteli bir yaşam sürmeleri adına istediğimiz ise koca bir yalan…


Bu yarış aslında hayatla kendimiz arasında. Biz kaybettik, bizim yerimize bari çocuğumuz kazansın istiyoruz. Kendi yapamadıklarımızı yapmalarını, bizim ulaşamadığımız noktalara ulaşmaları noktasında hedefe kilitlenmiş durumdayız.


Amacımız akrabanın, komşunun, arkadaşın kızından ya da oğlundan daha iyi, daha başarılı, daha birinci bir çocuk yaratmak…


Benim kız bu yıl SBS’ye girecek. Onun başarılı, çalışkan ve sınavda iyi bir sonuç almasını her ebeveyn gibi ben de istiyorum. Arada bir söylediğim “Bu hayat onun! İsterse çalışır kazanır, istemezse zorlamam, sıkıştırmam!” sözleri ise beyaz bir yalan. SBS’de başarılı olamazsa üzülürüm. Yok, yok, çok üzülürüm.


Nehir’i zorlama konusuna gelince, biraz zorlarım. Şansımı denerim, olmuyorsa bir kez daha denerim, biraz daha zorlarım, yine olmuyorsa kızarım, köpürürüm.


Kızımın hayatını cehenneme bile çevirebilecek potansiyelim olduğunu söylesem abartmış olmam. İki arada bir deredeyim.


Farkında mısınız, aslında yaman bir çelişki içindeyiz. Bir tarafta bastıramadığımız egomuz, diğer tarafta doğrular...


Oyun saatinden çaldığımız zamanlarda onlara fizik formülünü ezberletmeye çalışıyoruz. Bilmek istiyorum; Allah aşkına bu yarışı kim başlattı?


Söylesenize; sabahın köründe okula giden, akşam evi yerine dershanenin yolunu tutan çocukların mutsuzluğunun sorumluluğunu yüklenecek bir babayiğit var mı?



Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.