Hesaplaşma..



İki çocuklu olunca biriyle, sadece biriyle özel zaman geçirme ihtiyacınız oluyor hem anne hem çocuk olarak… Bunun için zaman ve imkan yaratmaya çalışıyorum. Annemlerin yanımıza gelişiyle çok güzel fırsatlar yakaladık büyük kızım Ayda ile. Çok mutlu ve huzurlu olduğumuz, eğlendiğimiz zamanlar bunlar. Ayda’nın bu zamanlardaki hali, tavrı çok farklı. Keşke daha sık yapabilsem, yapabilsek…



Tiyatroya gittiğimiz bir gün, biz böyle harika zaman geçirirken, o hiç hatırlamak istemediğim zor zamanlar çıktı karşıma: Oyun başlamadan tuvalete gitmemiz gerekti. Ayda ile beraber girdik ve Ayda her zamanki gibi, bu tuvalet zamanlarını ikimize özel zamanlara çevirmek için oyun ve sohbete başladı. Tam o sırada, yan kabinden gelen seslerle bizim sohbetimiz kesildi ve dinlemeye başladık.



- - Çabuk diyorum kızım geç kalacağız

- - Daha bitmedi anneee

- - Hadi ama (sifon ve kapı sesi, arkasından el yıkama sesi)

- - Elleme dedim sana hiçbir yere daha yeni yıkadık ellerini (burda ağlama başlar)

- - Bak niye ağlıyorsun şimdi

- - Ama annneeeeee (ağlama artarak devam eder)

- - Ağlama diyorum şimdi niye ağlıyorsun (ses iyice yükselmiştir, ağlama sesi de buna paralel yükselir)

- - Bak ağlamaya devam edersen gidiyoruz eve (ağlama çığlıklarla ve tepinmeyle devam eder)

- - Sus diyorum sana ne var bunda ağlayacak bak kızıyorum iyice yetti tamam yürü eve bugün bitti senin için tiyatto falan yok. (Ağlama, bağrış ve çığlıklar arasında kapı açılır ve çıkarlar.)


Soluksuzca dinlediğimiz bu konuşmada Ayda neler düşündü bilmiyorum. Ama ben o an kendi kriz anlarıma gittim. Ayda’nın herhangi başka bir sebepten, kendini ifade edemeyip, sinirini ve hıncını çok başka şekilde çıkardığı anlarda, tahammülsüzlüğüm, söylediklerim, cevaplarım ve benzer tehditlerim geldi kulağıma.


O annede bir an kendimi duydum. Çok üzüldüm. Onun için üzüldüm. Onu anladım ama aslında kendim için üzüldüm. Dışarıdan bakınca, sabırsız, tahammülü olmayan, bıkmış, yetememiş bir annenin geldiği noktada çaresizliğine, çaresizliğime üzüldüm. Bir es vermeyi başaramamak, bir yardım alamayıp tahammülsüz hale gelmek, sonra bununla başa çıkamayıp kısır döngüye girmek... İşte o kısırdöngüye girmeden, bir şey yapmak gerekiyor.


Biliyorum, deniyorum ama bazen olmuyor. Bağırıp, tehdit eden, kendinden hiç memnun olmayan bir hale giriyorum. Evet bağırıyorum bazen. İlk 2 sene çocuğuma hiç bağırmadım diye kendi içinde bu durumdan gizlice gurur duyan ben, şimdi bas bas bağırıyorum. Kendi sesime yabancılaşıyorum. Sonra suçluluk duyuyorum ve pişman oluyorum ve bir süre sakinlik ve sessizlik yaratıyorum hayatımızda. İkimiz de sakinleşelim diye. Sonra konuşuyorum kızımla. Neden böyle oldu, neden böyle dedin, hissettin ve ben neden kızdım. Eğer sadece kızdıysam kızgınlık sebebimi anlatıyorum, bağırdıysam da özür diliyorum ondan. Hemen sarılıyor bana, hemen kabul ediyor, anlamadıysa da anlamış gibi yapıyor, öyle çabuk geçiyor ki onun kızgınlığı, kırgınlığı… Ben daha çok üzülüyorum nasıl kızdım, nasıl bağırdım diye.



Bir şey bildiğimden, bildiğimi iddia ettiğimden değil bu yazdıklarım. Ben doğru yapıyorum böyle yapın hiç değil. Sadece yaşadığım, hissettiğim, hesaplaşmam paylaştığım… Biliyorum ki benim gibi hisseden, benim gibi yapan çok anne var orda. Bunları yazmak, paylaşmak iyi geliyor bana.


Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.