İktisat-İşletme yazıyorum

Okul bitti. İş arıyorum. Pazar günleri çerçeve içindeki büyükleri, hafta içi seri ilanları tarıyorum. Bir sabah kalbim yerinden oynuyor. “Bir prodüksiyon şirketi için halkla ilişkiler elemanları ve metin yazarı aranıyor.” Herkes kenara çekilmeli, o metin yazarı ben olmalıyım. Arıyorum, sekreter şirketin adını söyleyince daha da heyecanlanıyorum. Ünlü bir ismin şirketiymiş meğer.


Zincirlikuyu’da adresi buluyorum. Form doldurduktan sonra Prodüktör Bey’in odasına alınıyorum. Titremesin diye elimi ayağımı saklıyorum, fakat çok kararlıyım. “Ben metin yazarı olmak istiyorum” diyorum. Fazla uzatmadan “Benim bir ortağım var, ona da danışmam lazım ama olur bu” diyor masasında bekleyen başvuru formumu göstererek.


Hiç şüphelenmiyorum. “Koskoca” prodüksiyon şirketi yirmi birindeki tecrübesiz yeni mezunu ne yapsın diye düşünmüyorum. Altında bir bit yeniği aramam lazım ama hayal kurmayı tercih ediyorum. Lafı eğip bükmeye gerek yok, insan gençken salak oluyor.


Farklı isimler taşıyan çift kartvizit kullanan öteki ortakla çalışmaya başlıyorum ben. İyi ki de öyle oluyor. Prodüktör Bey çok sinirli. Odasında savurduğu küfürler Kore Şehitleri Caddesi’ni yıkıyor. Sürekli boğazını temizliyor, sık sık camı açıp aşağı tükürüyor.


O esnada ben yan odada reklam metinleri yazdığımı zannetmekle meşgulüm. Sekreterin aldığı randevulara giden, ağırlıklı öğrencilerden oluşan ekip beni odada yalnız bırakıyor “Senin yazman lazım” diye. İyice havaya giriyorum. Ofisman olarak tarif edebileceğim biri var. Arada gelip “Örtü vereyim mi, koltuklar belki pistir” diyor. Niye böyle dediğini bir cumartesi günü Prodüktör Bey “Herkes çıksın gitsin, kimse kalmasın” diye bağırdığında anlıyorum. Biz çıkarken özel misafiri içeri giriyor.


Çift kartvizitli ortak, kağıtlara yazdıklarımı alıp düzeltiyor, evine götürüyor, bilgisayarda temize çekip geri getiriyor. Ben de arada müşteriye gidiyorum. Küçük ama büyüyüp serpilmek isteyen markaların bizzat sahipleri bunlar. Sultanhamam’da eşarpçı, Nişantaşı’nda parfümeri, Davutpaşa’da mobilyacı mesela. Satmaya çalıştığımız on saniyelik reklam filmleri, tırmanacakları şöhret basamaklarının ilki olacak.


Prodüktör Bey’in “köpek” diye iltifat ettiği en tecrübeli satışçı iki tane iş bağlıyor. Biri Rusya’ya ihracat yapan mobilyacı, diğeri saç ekme merkezi. İkisi için de beleş kast aranıyor. İlk teklif halkla ilişkiler ekibindeki sarışın kıza. “Senin o mini eteklerin var ya” diyor iki ortak, “onları al yanına sabah yedide burada ol.” Ekipman kiralandığı için ikinci çekim de aynı gün akşamüstü başlıyor. Bir arkadaşlarının kafasını kazıyıp en son peruk taktıktan sonra çekimi tamamlıyorlar.


Gece eve girdiğimde saat ikiye gelmek üzere. Gözlerini belertmiş annem “Bir daha yok” diyor, “eve bu saatte gelmek yok.” Ses çıkarmayıp yatıyorum. Yorgun vücudum tam dalacakken odanın lambası yanıyor. “Yarın işe gitmiyorsun, anladın mı beni?” Karşılık vermiyorum. Anneler babalar bir anlasa bunların “şimdi sana mecbur olduğum için susuyorum, ilk fırsatta seni bensiz bırakacağım” susuşları olduğunu.


Annem çok erken uyanmış, ültimatom veriyor. “Bugün git söyle son günün olduğunu.” Tek kelime etmeden sabah karanlığında evden çıkıyorum. Benim hâlâ umudum var. Bir-iki ay çalışır çıkarım diye düşünüyorum, biraz tecrübe edineyim de.


Bir buçuk ayın sonunda işi bırakıyorum. Prodüktör Bey sadece “babası avukat olan kızın” parasının ödenmesini emredince kimse tek kuruş alamıyor. Bir tek “köpek” kalıyor iki ortağın yanında.


Yeni maceralara yelken açıyorum.


Muhasebecilik yapmamaya, mali müşavir olmamaya, bankada çalışmamaya kararlıyken ve elbette Kemal Derviş’in yerinde gözüm yokken neden iktisat okuduğumu sorgulamaya ilk o zamanlar başlıyorum. Yelkenliyi tutmak kolay değil, rüzgârın tersi çok pis.


Vapurda, otobüste, metrobüste test çözen on yedilikleri görünce hayatım bir film şeridi gibi gözümün önünden geçiyor. Olmak istemedikleri şeyin okulunu moda diye okumasalar keşke. Eğer IMF’ye kafa tutmaya yemin etmedilerse mesela “İktisat-İşletme” yazmasalar.


Keşke bir tecrübe aşısı olsa da hepsine zerk edebilsem kendime yaşattıklarımı.

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!
  • Misafir reklam metni yazarlığı ile işletme/iktisat mezunu olmanın ilgisini kurmak hayli zor. keşke bu kız iletişim gibi bir okul okusa imiş.
    CEVAPLA

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.