Hayat bırakmaktır!


Hayat bırakmaktır! Dünyaya pırıltılar bırakmak lazım çünkü...


Hayat bırakmamaktır bir de. Koşmaktır, yorulmaktır, düşünce kalkmaktır, düşeni kaldırmaktır. Hızla dönen bir çarkın merkezkaç kuvvetini iyi hesaplamaktır.


Mutlu yaşamak için iyi başlangıçlar yapmaktır, yüksek enerjileri yakalamaktır. Üretmektir, şüphesiz sağlıktır ve belki de en çok özgür olmaktır.


Hayat bir çocuğun sadece bir kere sahip olabileceği bir oyuncağa duyduğu heyecanı her zaman duymaktır, en değerli mücevherlerin ışıltısını her daim görebilmektir, yaşama dair derin bir tutkuyla uyanabilmektir, seveni ve sevileni, aşkı koruyabilmek ve kollayabilmektir.



Bencil olup, kulağımıza mutluluğun fısıldandığı anları kaçırmamak için gerekirse durmaktır. Ama en önemlisi, cömert olup, şu dünyaya pırıltılar bırakmaktır, çalışmaktır…


Tüm söylediklerimin ötesinde benim özelimde hayatın gerçek tadı anne olmaktır. Senin olan ama olmayan, sana benzeyen ama benzemeyen, hem içinden olan hem yabancılaşan, büyüdüğünüzü idrak ettiren, öğreten, karşılıksız sevilen evlat bu hayatın anlamıdır.


İyi çocuklar yetiştirmek hayata olan borcumuzdur. Anne babalarımızdan öğrendiklerimizi aktarmak, büyüklerimizin bize yaptıklarından daha fazlasını çocuklarımız için yapabilmek sorumluluğumuzdur.


Beni HT Hayat’la buluşturan duygu tam da bu işte. Bir dedenin anısına yazılan kitaplar, mutlu sofraların başı olan bir büyüğü çocuklarıma unutturmamak için verilen uğraş, aile değerlerini aktarma arzusu beni daha çok yazmaya, daha çok anlatmaya, daha çok çabalamaya yöneltti.


Tüm bu çabanın içinde, mutluluk da en çok mutfakta fısıldanınca kulağıma ve sofralar da hep keyif getirince; ben hayatı ağız tadıyla anlatma yolunu seçtim. Lezzetler anılara karıştı, anılar lezzetlere…


Üstelik başka evlerin duygulu tarifleri de girdi evime. Başka dedelerin yaptığı simitleri öğrendim, çocuklarıma sıcak sıcak yedirdim. Köylerden tarifler ulaştı elime, çiçek bamyalar geldi.


Urla’nın enginarları taşındı mutfağıma sevgiyle. İspanya’dan paella safranı taşıdı arkadaşlarım benim için. Elleriyle yaptıkları topikleri tattırdı Adalı komşularım. Bunlara en son örnek kızımın sevgili keman öğretmeni Başak Zabcı’nın 90 yaşındaki anneannesinin içli köfte tarifi oldu.


Zarif pembe minik bir zarf buldum evimde. Başak hanımın el yazısıyla anneannesinden öğrenerek yazdığı bu tarif, bana ne hatırlatıyor biliyor musunuz: Hayat paylaşmaktır aslında…


Bundan böyle sizlerle “tat”lı bir hayatı paylaşacağım bu köşeden.


Keyif almanızı dilerim… Bu “hayat” paylaştıkça çok güzel olacak!


Not: Malum eylül ayındayız ve bu yazıyı yazarken bir yandan evimi sonbahara hazırlıyorum.


Edebiyata ve yazmaya çok meraklı olan 13 yaşındaki kızım Ece Kutucular’ın hayatın anlamına dair minik bir notu geçti elime odasını toplarken. Onun izniyle yazdıklarını paylaşıyorum:


"Doğduğumda annem mi bir hediye paketiydi yoksa bana verilen nefes mi? Çok ağır bir hediye paketi bu ama… Layık görülmeyle elde edilebilir bu hediye. Uzun yıllar sürer bu paketi açmak. Nereden mi gelir? Yukarıdan… Hissedilir mi? İçine girince. Nasıl yani, hediye paketinin içine mi gireceğim? Yıllar içinde. Nedir bu ya? HAYATTIR, HAYAT BİZE VERİLEN BİR ARMAĞANDIR!"






Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.