Başımı örtmediğim için demediklerini bırakmadılar...

“Yaklaşık 2-3 ay önce biri ile tanıştım, ilk görüşte derler ya, işte öyle ilk görüşte bağlandım. Aslında pek de mantığımın dışına çıkan bir insan değilim ama maalesef bazen kader insanın elini kolunu bağlıyor. Erkek arkadaşımla belli süre görüşmemizden sonra olayı ailelere döktük. Kendisi mükemmel bir adam, ben kapalı bir ailenin, lakin ileri görüşlü modern bir ailenin açık kızıyım. Ailem bugüne kadar bana baskı uygulamadı, aksine bizim fikirlerimize değer vermek adına bize hep arkadaş olmuştur. Erkek arkadaşım ise yine kapalı, görmüş, geçirmiş, ticari kariyeri düzgün olan bir ailenin çocuğu. Bana ilerde kapanıp kapanmayacağımı veya kapalılıkla ilgili ne düşündüğümü sordu. Karşı olmadığımı söyledim. ‘Keşke daha önce nasip olsaydı, ilerde isterim ama ne zaman olacağına söz veremem, içten gelen bir şey’ dedim. Beni anladı, ailelere söyledik, ailesi bizi araştırdı, aileler birbirini uygun buldu ve gelmek istediler, kabul ettik. Lakin annesi evimizde tesettür, iman diye oturdu kalktı. Evimize şehir dışından gelmiş başka bir misafire açık diye laf sokup durdu ve ertesi gün sabah kahvaltısına geldiklerinde babası beni aileme çaktırmadan bizim evde balkona çekti ve ‘Seni görünce beynime kan sıçradı. Kaçsam ayıp olur mu diye hanıma baktım. Ailen kapalı, kardeşin prenses gibi olmuş, sen olamamışsın. Seni istemek içimden gelmedi. Kapanacağım de isteyeyim,’ diye beni kıskaca aldı. Fakat biz istemek için çağırmamıştık onları, tanışmak için gelmişlerdi. Bana ‘kapanacağın zaman ara geleyim, isteyeyim’ diye diretti. Sustum, kabul etmedim. Sonra bizi davet ettiler, şaşırdım. Israrla ailemi aradılar ama benim kapanma gibi bir fikrim yoktu. Ailemle gittik, gördük ağırladılar. 1 ay içinde düğün olsun dediler, müsaade istediler. Ailem bana bıraktı ama karşımdaki yozlaşmış beyin gençlere bırakılmayacağını düşünerek ısrar edince ben de bunun bizim hayatımız olduğunu dile getirdim ve konu kapandı. Döndükten 3-4 gün sonra terbiyesiz babasını aradım. Nasıl olduğunu sordum, konu bize gelince bana ağıza alınmayacak şeyler söyledi, açık olduğum için oğlunu ve abilerini katil edermişim, birkaç kez evlenmeyi düşünebilirmişim, benim babam hacı-hoca iyi biri değilmiş, olsa ben böyle olmazmışım, kız kardeşimin başı kapalı ama annemle ben açıkmışız, oğlunu parmağımda oynatırmışım, her şeyimize karışırmış, kararları o verirmiş, tek anneme babama gelip kalamazmışım, ticaret ve özel iş yapamazmışım, namusunu pazarlayamazmış… ve ben kafayı yedim. Bunu oğluna söyleyince kavga ettiler, ayrılmadık ama ben ona o aile ile yaşayamayacağımı, o şehirde huzursuz olacağımızı dile getirdim. O ise işlerini başka yere almak için veya orta yolu bulmak için zaman istedi. Erkek arkadaşım mükemmel biri ve ben ne yapacağımı bilemiyorum. Mantığım asla diyor, konuşma diyor ama kalbim çocuğa kıyamıyor. Lütfen bana bir yol gösterin.”


Yeşim Tijen’in cevabı:

Okumuş, aydın bir kızın böyle bir ikilemde kalması biraz garip, özellikle çok yakın zamanda cereyan eden bunca olaylara şahitken (hatırlatırım, yazın otobüsün içinde genç bir kızın şort giymesinden rahatsızlık duyup bir adam kıza tekme atmıştı, daha geçenlerde hamile kadının parkta spor yapması yine başka birini rahatsız etmiş; adam senin ne işin var burada diyerek kadını hırpalamış, pataklamış, korkutmuştu.) İşte karşınızda kayınpederiniz olacak kişi. O da bu zihniyette bir adam. Kadına hak tanımayan, ‘yaşama’ ya da ‘benim izin verdiğim kadar yaşa’ diyen bir adam. Siz bu zihniyette yetiştirilmiş bir genç kız mısınız? Değilsiniz. O zaman bu insanlarla işiniz ne? Oğlu yakışıklı olabilir, hoşlanmış olabilirsiniz ama hepsi orada kalmalı. Boşa denilmiyor herkes dengi dengine diye, denk değilsiniz.


Mantığım asla diyor, kalbim çocuğa kıyamıyor demişsiniz. Siz ona kıyamazsanız size kıyacaklar, siz bunun farkında değilsiniz galiba. “Bindik bir alamete gidiyoruz kıyamete” diye bir şarkı sözü hatırlıyorum, sizinki de o misal, o gence kıyamayarak kıyametinize mi gitmek istiyorsunuz? İnsanların dini yaşayışları farklılıklar gösterebilir. İki ayrı yaşam tarzında olan insanları bir arada tutan birbirlerine gösterdikleri saygıdan başka bir şey değildir. Saygı birleştiricidir. Saygının toparlayıcı bir özelliği vardır. Saygısızlıksa insanları birbirinden ayrıştırır, bunu biliyor olmalısınız. Size ve ailenize yapılan da bu. Kendilerini daha ahlaklı, dindar görerek sizi daha şimdiden bir baskı altına almak isteyen bu adamın size yaşatacaklarını öngörmeniz lazım. Yaşayacağınız tek şey savaşmak olur, o da özgürlük savaşınız olur. Her hakkınızı yaşayabilmek için, kendiniz kalmak için bir savaşa girersiniz ama sinirleriniz yıpranır, psikolojiniz bozulur çünkü aynı zihniyette değilsiniz. Siz özgür özgür uçan bir kuşsunuz, kafeste yaşayabilir misiniz? Uçmayı bilen biri kafeste yaşayabilir mi? Kendinize ben kafeste yaşayabilir miyim diye sorun bir bakalım, sorduğunuzda nasıl hissedeceksiniz? Yaşayacağınız işte böyle bir şey. Ne kadar uzağa giderseniz gidin, onlarda bu zihniyet olduktan sonra, uzaklık da para etmeyecek, sonuçta onların ailesine katılmış olacaksınız. Onlar değişmeyi düşünmeyecekler ama sizi değiştirmeye, dönüştürmeye çalışacaklar. Siz dönüşebilir misiniz? Alıştığınız bir yaşam şekli var, o yaşamdan vazgeçebilir misiniz? Sizden bunları tek tek bekleyecekler ve isteyecekler. Daha sizleri tanımak için geldiklerinde takındıkları tutumlar, sözlerle üzerinize olumsuzluklar estirmiş bu ailenin evlendiğinizde mutluluk rüzgarları mı estireceklerini sanıyorsunuz? Veya oğullarını size verip baş başa bırakacaklarını düşünmüyorsunuz değil mi? Sakın böyle bir hayale kapılmayın. Uzaktan uzağa sizlere yetişecek, hayatınızı bir güzel karıştıracaklar. Aile meclisi kurulacak, veryansın edecekler. Olur mu böyle gelin? Olamaz, olmamalı. Derhal kendilerine uymalı çünkü ne de olsa namus açıkların değil kapalıların sembolü. Siz hala kapanmadınızsa vay geldi başınıza. Bu aile için böyle olacaktır.


İnsanların düşüncelerinde kapalı olması, kendisini aşamaması gerçekten sorun. Sıkıntı orada başlar. Çünkü her şeye kapalıdır bu insanlar, dar bir alana akıllarını hapis ettiklerinden parmaklıkların ötesi onlar için kötüdür ya da namussuzluktur, günahtır vs… Size ne demiş o bey; ‘ben karar veririm.’ Sizden görmemeniz, düşünmemeniz, algılamamanız isteniyor. Senin, onun, hepinizin yerine ben düşünürüm, ben karar veririm diyen zihniyet varsa orada özgür bir yaşamdan söz edilemez. Özgürlüğün olmadığı bir yaşamda mutluluktan söz edilemez. Özgürlük nedir? Sizin yerinize başkasının karar vermemesidir. Kendi kararlarını kendi verebilmektir. Evli bir kadın zaten özgürce kafasının estiği gibi davranmaz ve yaşamaz. Sınırlarını başkasının çizmesine gerek yoktur. Bu sınırlar kapalı içinde aynıdır açık içinde aynıdır. Farklı algı yaratılmaya çalışılsa da sınırları başörtüsü değil ahlaki değerler belirler...


Bunun haricindeki sınırlamalar(ailenize gidememeniz, çalışmak isteyip çalışamamanız vs.) sizin yaşam hakkınızın elinizden alınmasıdır. Siz demokrat bir yaşam tarzından diktatörlüğe geçmiş olacağınızdan ne kadar uzağa giderseniz gidin, sevgiliniz sizin için ayrı şehirde yaşam kursun isterse, bu kadar dar çerçeveden, siyah gözlükleriyle bakan bir ailenin oğlu da o düşüncelerin bir kısmını içinde taşıyacaktır. Görünüşte farklılıklar olabilir, modern giyinebilir, görünebilir ama düşünce olarak sizinle aynı yöne baktığına inanmak bana göre hayalcilik olur. Evlendikten sonra içinden babası ve annesinin düşünceleri tek tek çıkacaktır. Tamamı olmasa da yarısını o da hayatında uygulamaya koyacaktır. Çünkü o düşüncelerle yoğrulmuş, onların sözleriyle bir, iki, üç, yıllarca bu konuşmalar yapıla yapıla zihnine yerleşmiş. Nasıl farklı biri olup çıkacak? Bunları bir düşünün. Farklı olmak istese de olamayacak. Sizi, düşüncelerinizi, yapmak istediklerinizi tutucu zihniyetiyle düğümleyecek sonrası gelsin çatışmalar, kavgalar ve pişmanlıklar... Uzakta bir yaşam kurmak çözüm mü? Ailesinden ne kadar uzak kalabilir? Çocuklar ailesinden, ailelerde çocuklarından vazgeçmezler. Bu tüm ebeveynler için böyle. Sükut-u hayale uğrarsınız ve ayrıca artık uzaklık kaldı mı? Kalmadı.Teknoloji var, size kadar uzanırlar. Siz karıştırmak istemezsiniz, onlar diretirler. Genç, etkilerinde kalır. Sonrası malum babamlar böyle dedi, dediklerini yapsan…. Siz; yok, yapmam, yapamam dediğinizde gerilmeler, uzaklaşmalar… Bunlar hep yaşayacaklarınızdan minik bir kesit. Şunu da unutmayın, sarımsak bile 40 gün gelin olunca kokmamış derler. İnsanlar istediklerine ulaşana kadar farklı davranır, elde ettikten sonra farklı gözle değerlendirir. Bu hep böyledir. O genç şimdi sevginin etkisiyle ve gücüyle yaparım, ederim diye düşünebilir ama uygulama? Orası onun ve sizin için böyle bir aileyle kolay olmayacaktır.


Yazımı illa ki akıl, akılla hareket edin diyerek bitireceğim. Göz göre göre akıl bertaraf edilememeli, değil mi sevgili okurum? Bu sizin sonunu bileceğiniz bir karar. Benim fikrimi sordunuz ben de anlatmaya çalıştım. Son kararı verecek sizsiniz. Sevgiler...


***


Çözemediğiniz sorunlarınızı rumuzunuzla yazın, Yeşim Tijen size önerilerde bulunsun.


Yeşim'le Hayat Bilgisi her zaman sizin yanınızda...


İşte sorularınızı gönderebileceğiniz adres: yesimilehayatbilgisi@gmail.com


@yesimtijen

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!
  • Misafir O kadar benzer bir durum yaşıyorum ki yazının sahibiyle Yeşim hanıma bende yazdım merakla cevabını bekliyorum. Benim durumunun tek farkı başını kapat demiyorlar ama o kadar baskıcılar ki hep benim dediğim olacak her kararınızda yanınızda olacağız diyolar.
    CEVAPLA
  • Misafir Yuh artik
    CEVAPLA

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.