Sevememe hastalığı

Biz sevmeyi bilmiyoruz ki... Nasıl, seviyor gibi yapalım? Kadınımızı, erkeğimizi, çocuğumuzu, işimizi, kısacası hayatımızı nasıl sevelim? Bilmiyoruz ki...





Toplumun esası, geleceği çocuk diyoruz. Oradan başlayalım...



Efendim, "Çocukları sevin, onları sevgi ile büyütün gelecekte toplumu oluşturacak bireyleri sevgiyle büyütürseniz sağlıklı bir topluma ulaşmanız çok olası" diyor toplumbilimciler. Çocuklarımızı nasıl yetiştirirsek, öyle bir toplumu hedeflemiş oluyoruz. Bunun için de kadınlara, annelere çok iş düşüyor...



Peki, burada kastedilen "SEVGIYLE BÜYÜMEK" sizce nedir? Yani çocukları al sev, sev, sev. Öyle mi? En çok sevilen olduğunu binlerce kere fısıldamak kulağına ve davranışlarınla da bunu pekiştirmek mi? HAYIR...



Burada kastedilen, bence, SEVGIYI VE SEVMEYI ÖĞRETMEK... Sevgi, sevilmenin dışında, fedakarlık yapmayı, bir diğerini (yeri geldiğinde) kendinden önde tutabilmeyi, empati yapıp onun düşüncelerine ulaşmayı, başkalarını en az kendisi kadar önemseyebilmeyi gerektirir. Kendinden başka kimseyi sevmeyen, sevemeyen, kendisinden başka kimseyi beğenmeyen bir birey, toplumda dışlananları, mağdur olanları niye düşünsün ki... Dövülen bir kadına, mağdur bir erkeğe, istismar edilen bir çocuğa empati yapamayan bir birey, nasıl olacak da bu olaylara karşı durabilecek...



Dikkat edin içimizi en acıtan haberlere bile ilgimiz belli bir süre. Sonra yaşama devam...


Dövülen, öldürülen, istismar edilen unutuldu bile... Neden? Çünkü sadece onlara acıyoruz. Onları sevmiyoruz ki, acılarını yüreklerimizde hissedebilelim. Ve bu his hiç kaybolmasın...



Etrafınıza bakın, bir "BANA DOKUNMAYAN YILAN BIN YIL YAŞASIN" zihniyeti hâkim her yerde... Kötü her şeyi kısa sürede unutuveriyoruz. Çünkü bize bir şey olmadı. Olanında mutlaka bir sebebi olmalı bu olaya karışmasının, düşüncesi var belleğimizde. Çünkü biz doğru ve iyiyiz, başkaları? Ne olursa olsun, zaten pek de sevmiyoruz onları…




Türk toplumu, saygılı ve sevgili bir toplumdan, kendi çıkarları peşinden koşanlar ordusu haline getiriliyor. Her yerde bu fikirleri pekiştiren yayınlar hakim. Televizyonlara bakın...



Diziler, haberler hep sevgisizliği, kendini her şeyden öne koymayı pompalıyor. Herkesin ağzında SEVGI var. Ama gerçek bir sevgi tarifi yapabilen kaç kişi veya kaç program veya kaç haber var?



Kaç koca karısını, kaç eş kocasını, kaç talebe öğretmenini, kaç ebeveyn çocuklarını, kaç patron çalışanlarını, kaç yönetici halkını kendinden öne koyarak sevebiliyor...



Bence SEVGI üzerine çok düşünmeliyiz. Kendi sevgi tarifimizi yapıp, etrafımıza ondan sonra bakmalıyız...

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.